Gent : Belçika’nın güzel yüzü

En sık yaptığım şeylerden biri Google Maps’te dünya turu. Canım sıkıldıkça açar, ülkelerin konumunu inceler, bilmediğim ülkeleri öğrenir araştırırım. Bir de seyahatteyken bulunduğum yerin dünyadaki konumuna bakmak en sevdiğim şey! Nedense kendimi ancak öyle inandırabiliyormuşum gibi!

Brüksel’e vardığımda uzun süre sessizce yürüyüp aklımdan şu düşünceleri geçirdim : “Dünyanın bir sürü toprağında bambaşka hayatlar yaşanıyor ve bambaşka düzenler var. Aynı anda farklı ülke kesitleri geldi gözümün önüne. Bir tanesini seçip filme orta yerinden figüran olarak katıldım sanki. Beş saat önce İstanbul’daydım; pazartesi sabahı TEM’de mesai trafiğini atlatarak Sabiha Gökçen’e varmaya çalışıyordum. Şu anda St. Gudule Meydanı’ndan Grand Place’a doğru Belçikalılarla birlikte ışıklarda karşıdan karşıya geçiyorum. Ne tuhaf!” 

Aynı şey Gent’te de başıma geldi. Sabah Brüksel’den yola çıktım, öğlene doğru Gent’e vardım. Tren istasyonundan şehir merkezine yürüyüp kahve içip ısınmak için not aldığım kafelerden birine zor da olsa oturmayı başardım. Açtım yine haritayı ve kahvemi içerken içimden yine şöyle geçirdim: “Şu anda Belçika’nın Gent diye bir şehrinde yerellerle kahve içiyorum. Etrafı gözlemliyorum. Turist yok. İnanılmaz bir yoğunluk var kafede. Neredeyse üst üste oturacağız. Ben kafenin bar kısmındayım. Yanımda fotoğrafçı bir amca var. Nordik kazağı pek güzel. Arada çaktırmadan beni ve etrafı fotoğraflıyor; farkındayım. Kafenin önünde park halinde bir minibüs var. Flamanca bir şeyler yazıyor üzerinde. Kafeden çıkan insanların saçları uçuşuyor. Baristaya şarj etmesi için telefonumu uzatıyorum. Birazdan Gent hikayesi başlayacak. Hissediyorum. Hatta… Başlamış bile çoktan!”

Gittiğim her ülke ve her şehirle bir duygusal bağ kuruyorum ister istemez. Yazılarımda da haliyle direkt turistik bilgilerle başlayamıyorum. Ama artık gezginleri bilgilendirme zamanı geldi sanıyorum. Gent için hazırsanız başlayalım!

Gent, Brüksel’e yarım saat uzaklıkta bir Ortaçağ şehri. Brüksel ve Brugge’e kıyasla buz gibi bir havası var. Kuru bir soğuk hakim. Ara ara kendini hatırlatan ayaz, güneşe rağmen açıkta kalan yüzünüzü acıtıyor. Yerler tuzlanmış.

Minik bir şehir Gent. Üniversitesi var, öğrenci şehri tam. Bolca köprü ve Flaman mimari hakim. Çok fazla bisiklet var etrafta. Bir de nehir geçiyor şehirden ; Schelde Nehri. Bu nedenle bolca da köprü var. Bazı kaynaklarda ‘minik Amsterdam’ diyor şehir için. İlla benzeteceğiz ya!

Yürüyerek çok rahat gezilebilecek, bir günde de bitirilebilecek bir şehir Gent. Soğuğa rağmen gezmesi pek keyifli. En güzel fotoğrafları çektiğim, her köşe başı tablo gibi bir şehir. Sokaklarda Fransızca’dan ziyade Flamanca hakim.

Kısa kısa Gent

• Ulaşım Brüksel’de merkez tren istasyonundan neredeyse on dakikada bir kalkan trenlerle sağlanıyor. Belçika’da raylı sistem oldukça başarılı. Aldığınız açık bilet gün içinde geçerli ve bölge içindeki tüm durakları görmeniz mümkün isterseniz. Brüksel-Gent tren bileti 18 euro. Ancak ben bir günde hem Brugge hem Gent’i görürüm diyorsanız 30 euro ödeyerek Brugge Zone bilet alabilir ve önce Brugge’e sonra da dönüş yolunda Gent’e uğrayıp gece geç vakit Brüksel’e varabilirsiniz. Nitekim Brugge ve Gent aynı rota üzerinde yer alıyor. Ancak ben denedim, olmadı. Bir günde iki şehir gezilmiyormuş.

• Gent’e vardığınızda sizi minik ve sevimli bir tren istasyonu karşılıyor. Merkeze 1.9 km uzaklıkta. İstasyondan çıkınca sol tarafta kalan duraktan 1 no’lu tramvaya binerek yaklaşık 15 dakikada şehir merkezine varıyorsunuz. Tramvay biletleri 3 euro. Ancak turnike ve kontrol yok. Risk almak size kalmış:) Merkez için ineceğiniz durağın adı Korenmarkt.

• Gent’te ne tren istasyonunda ne de şehir merkezinde şehir haritası bulamadım. İstasyonlarda normalde danışma için mutlaka birileri olur ve muhakkak harita vardır. İlk kez burada bu anlamda zorluk çektim. Mecburen kendi internetimi kullanmak zorunda kaldım. Dijital bir bilgi ekranı koymuşlar; dil seçimi yaparak sıkça sorulan sorulardan birini yöneltip ekrandaki amcanın konuşmasını dinliyorsunuz ancak yazılı bir bilgi ya da broşür maalesef mevcut değil. Gidecekseniz önceden haritanızı indirebilir ya da çıktı alabilirsiniz.

• Tren istasyonundan şehir merkezine yürümek de mümkün. Yaklaşık yarım saatinizi alıyor ama akşam saatleri soğukta denemeyin derim. İstasyona nasıl ulaştım bilmiyorum çünkü 🙂

• Merkezde Korenmarkt Meydanı ve çevresi şehrin kalbi. Burada 14.yy’dan kalma Belfort nam-ı diğer Ghent Çan Kulesi, şimdilerde müze olan barok tarzındaki 1720’den kalma St-Pietersabdij yani manastır, enfes Saint Michel Köprüsü ve fonda Sint Michielskerk yani Saint Michael Kilisesi, şehrin dört bir yanından görkemiyle büyüleyen St-Baafskathedraal nam-ı diğer Saint Bavo Katedrali muhakkak görülmeli.

• Noel dönemi gelirseniz Korenmarkt ve çevresinde muhteşem kış pazarları mevcut. Buradaki sokak yiyeceklerinin ve waffle’ın tadına mutlaka bakın derim.
• Gent’in en görülesi yerlerinden biri kesinlikle Patershol! Bu şirin mahalle göçmenlere ev sahipliği yapmasının yanı sıra sanat galerileri ve güzel restaurantlarıyla ünlü. Öğrencilerin takıldığı bar ve kafeler, Amsterdam’ı anımsatan sevimli evleriyle Patershol, Ortaçağ karmelitlerinin ve tüccarlarının yuvasıymış bir zamanlar. Flamanca’da ‘paters’ karmelit rahipleri anlamına geliyor ve dolayısıyla semtin de isim babası.

• Sanat molası : Down to Art Gallery. Sanat galerisi. Bolca heykel ve resim mevcut. Patershol’de nehir kenarında, pek güzeldi. Bir de Gent Güzel Sanatlar Müzesi vardı ki vaktim görmeye yetmedi ama buraya not edeyim belki bir gün ziyaret ederim; kim bilir:  MSK

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

• Kahve molası : Café Labath. Hipster, üçüncü dalga kahveci. Tarihi kent merkezinin biraz dışında ama pek güzel, yerel kahveci.
• Tatlı ve kahve molası : Julie’s House. Ben gidemedim ama notlarım arasındaydı; yolunuz düşerse benim için de uğrayın.
• Güzel bira molası : Dulle Griet. Buraya da uğrayamadım ama, vaktiniz kalırsa gidebilirsiniz.

Sonsöz

Belçika’ya bir kez daha gider miyim bilmiyorum ama gidersem tahmin ediyorum yolum mutlaka Gent’e düşer. Ama siz siz olun Brüksel’e kadar giderseniz Brugge sevdasıyla sakın Gent’i es geçmeyin. Belçika’nın beni en çok üşüten, maceralara sürükleyen, en çok yürüten ve etkisi altına alan şehri oldu Gent. Ortaçağ esintilerinden sevgilerimle.