Lviv, ilk bakışta minicik bir şehir gibi görünüyor ancak gezip görülecek yerler gerçekten çok fazla. Bazı bloglarda okuduğum kadarıyla iki üç gün yeter denmiş ama en az 4-5 gün şart müzeleri de gezecekseniz eğer. Biz dolu dolu dört gün kaldık ama ona rağmen göremediğimiz birçok yer de kaldı ne yazık ki. Birazcık olumsuz hava koşulları ve birazcık da yaşanan birtakım talihsizlikler dört günlük zamanımızı da kısalttı aslında. Hem keyifli vakit geçirdiğimiz, sık sık ısınmak için soluğu kafelerde aldığımız, keyifli keyifli yemekler yediğimiz, mis gibi kahvaltılar ettiğimiz bir seyahat oldu kültürel gezilerin yanı sıra. Gitmişken süreyi en iyi şekilde değerlendirmek adına muhakkak görülmesi gereken yerlerin listesini verip bazıları hakkında detaylara değineceğim. Öncelikli olarak tavsiyem şehir ve gidilecek yerler konusunda MUTLAKA gitmeden önce notlar almanız. Zira ne şehre dair bir rehber kitap ne de gittiğinizde sorup dinleyeceğiniz, bilgi alabileceğiniz düzeyde İngilizce konuşabilen insanlar mevcut. Asla merak ettiğiniz bir şeyi yerinde sorup öğrenemiyorsunuz ne yazık ki. Birçok müzede ve sokaklarda İngilizce bilgi de olmadığı için ne biliyorsanız o bilgiyle geziyorsunuz. Ben atladıklarımı oturdukça kafelerde not aldım ve araştırdım ki sıcağı sıcağına olsun ancak zaten gitmeden sayfalarca not almıştım zaten; iyi ki de öyle yapmışım 🙂
Lviv’de gezip görülecek yerler
- Rynok Meydanı
- Virmenska Caddesi
- Siyah Ev (Black House)
- Dominikan Katedrali
- Ermeni Katedrali
- Ermeni Avlusu
- Latin Katedrali
- Opera Binası
- Belediye Binası ve kulesi
- Eczane Müzesi
- Kayıp Oyuncaklar Avlusu
- Ivan Franko Parkı
- Vernissage (Bit pazarı)
- Sahaf çarşısı
- Boyim Şapeli
- Bernardine Katedrali
- Lviv Sanat Galerisi
- Arkhivna Sokağı
- Lychakiv Mezarlığı
- Potocki Sarayı
- İtalyan Avlusu
- Shevchenkivsky Hay (Yerel açık hava müzesi)
Biraz bilgi, biraz gözlem
Rynok Meydanı : Burayı görmemenize imkan yok. Şehrin kalbi burada atıyor. Neredeyse görülecek yerlerin ve mekanların hepsi bu meydan ve çevresinde toplanmış durumda. Meydan, 16.yy’da geçirdiği büyük yangının ardından tam anlamıyla tekrar inşa edilmiş. İlginç bir meydan çünkü tam ortasında kocaman belediye binası var ve onun etrafı meydan olarak tasarlanmış. Hatta bu belediye binasının dört bir yanında Neptun, Amphitrite, Diana ve Adonis Çeşmeleri de güzel bir şekilde konuşlanmış durumda.
Virmenska Caddesi : Şehrin bence en sevimli ve en ‘her şeyi anlatan’ caddesi ya da sokağı belki de… Kendi içinde bir uyum içindeki bazıları biraz derme çatma olan mimarisi, pastel renkleri, sevimli kafeleri, duvarlardaki şiir olduğunu tahmin ettiğim yazıları… Mutlaka birkaç defa geçmeniz gereken sokaklardan.
Siyah Ev (Black House) : Aslen 1927’den beri Lviv Tarih Müzesi’nin içinde yer alan bir bina. Siyah olan ön cephesiyle dikkat çeken bina 1577 senesinde Rönesans tarzında İtalyan vergi toplayıcısı Tomas Alberti adına inşa edilmiş. Yapımında kum taşı kullanıldığı için zamanla kahverengi-siyah renklerini alan binanın mimarının Piotr Krazowski olduğu tahmin ediliyor.
Dominikan Katedrali : Lviv’de tartışmasız en sevdiğim ve uzun uzun durup fotoğrafladığım, defalarca geçtiğim yer burası oldu. Paskalya döneminde gittiğimiz için hemen önünde çeşitli sanatçıların tasarlamış olduğu dev Paskalya yumurtaları sergisi vardı. 1764 senesinde inşa edilen katedral, geç Barok tarzında yapılmış. Katedralin hemen sağ tarafında elinde kitap olan bir keşiş heykeli var ki kendisi 16.yy’da Ukrayna’ya baskıyı getiren Federov.
Ermeni Avlusu ve Ermeni Katedrali : Ülkeye ekonomik katkı sağlayacağı için davet edilen Ermeni tüccarların bu bölgeye yerleşmesiyle buraya Ermeni Avlusu deniyor. Aynı zamanda bu avluda Ermeni Katedrali’ni de görmeniz mümkün. Daha önce Kısa kısa Lviv yazımda da bahsettiğim gibi şehirde katedral ve kilise gerçekten çok fazla.
Latin Katedrali : Gotik tarzda 14.yy’da inşa edilen katedral, Lviv’in en çok dikkat çeken yapılarından biri. Boim Şapeli’nin hemen yakınında konuşlanan katedralin içi de yarı aydınlık.
Opera Binası : Enfes bir yapı! 1901 yılında Neo-Rönesans tarzda inşa edilen yapı Paris ve Viyana Opera Binalarıyla kıyaslanmasının yanı sıra geniş repertuarıyla da dikkat çekiyor. Özellikle profesyonel gösterileri çok uygun fiyatlara izlemenize olanak sağlamasıyla bence yalnızca boşken müze olarak gezmektense fırsat olur ve denk gelirseniz mutlaka opera ya da bale gösterisi izlemelisiniz. Biz önceden internetten bilet alarak (üstelik en ön sıralardan) Swan Lake yani Kuğu Gölü Balesi izledik ve muhteşemdi. Opera çalışanlarının hiçbiri İngilizce bilmiyor ve yine vücut diliyle anlaşıyorsunuz. O nedenle biletlerinizi internetten online olarak alıp mutlaka çıktısını götürüp gösterileri izlemenizde yarar var. Adres şöyle : Lviv Opera House
Belediye Binası ve kulesi : Tam Rynok Meydanı’nın ortasında bulunan belediye binasının kulesine çıkıp kuşbakışı Lviv’i izlemeniz mümkün. Başka birçok yerden de şehri kuşbakışı izleme şansım olduğu için ben kuleye tırmanmayı tercih etmedim açıkçası. Olur da çıkmak izterseniz bolca basamak sizi bekliyor. Bir de kuleye giriş için 5 UAH ödemeniz gerekiyor. Yani 1 TL bile değil.
Eczane Müzesi : Gidemedim! Ancak çok güzel olduğunu okumuştum. Eczacılıkla ilgili özel bir ilgim ve bilgim yok ancak eczacılıkta eskiden kullanılan malzemeleri görmek güzel olabilirdi. Lakin çalışanların YİNE İngilizce bilmediklerini ve müzede herhangi bir İngilizce bilgilendirme de olmadığını okudum. Olur da gitmek isterseniz burası da Rynok Meydanı’na çok yakın.
Kayıp Oyuncaklar Avlusu (Yard of Lost Toys) : Düşüncesi pek güzel olan yer gittiğinizde sizi hayal kırıklığına uğratabilir. Ancak ne beklentiyle gittiğiniz de önemli tabii. Üzerinden buz gibi uzun bir Ukrayna kışı geçtiği için sanıyorum, oyuncaklar oldukça harap ve bitap durumdaydı. Peki burası nasıl ortaya çıkmış? Vasily Petrovich bir gün avluda unutulmuş iki oyuncak bulur ve unutanlar gelip alır diyerek orada bırakır. Gel zaman git zaman oyuncakları kimse almaya gelmez. Hatta zamanla (yaklaşık 20 yıldır) herkesin eski oyuncaklarını bıraktığı bir yere dönüşür ve şimdilerde bir açık hava müzesi gibi ziyaret edilir. Yerini bulmak birazcık zor; birçok kaynakta Rynok Meydanı diye adres veriyor fakat bu meydandan oldukça farklı bir noktada. Google Maps veya Maps Me kullanıyorsanız şu konumu vermenizde yarar var : Knyazia Lva Street, 3.
Ivan Franko Parkı : Şehir merkezine en yakın en büyük park. Şehirde birçok yeşil alan mevcut ancan yürüyerek de ulaşabileceğiniz en yakın park Lviv Üniversitesi yakınlarındaki bu park. Etrafta bir sürü minik kahveci var ama yolunuzu Black Honey‘den geçirerek mis gibi chemex’te demleme kahvenizi alıp parkta açık havanın keyfini çıkarabilirsiniz. Unutmadan söyleyeyim; park, adını ünlü Ukraynalı şair Ivan Franko’dan alıyor.
Vernissage (Bit pazarı) : Bit pazarlarını çok severim. Ivır zıvır hastalığım nedeniyle de bir şeyler almamak için kendimi zor tutarım hep. Diğer gezdiğim Avrupa ülkelerine göre burada kendimi kaybedecek kadar bir şey bulamasam da yerel yaşamı gözlemlemek için gidilmesi gerektiği kanısındayım. Her gün sabah saat 10:00 itibariyle kurulan pazar Opera Binası’nın hemen yan sokağında yer alıyor.
Sahafçılar çarşısı / sergisi : Dominikan Katedrali’nin hemen yakınında bulunan ve her gün kurulan bir ikinci el kitap pazarı diyebiliriz. Genelde kitaplar Ukraynaca ve Sovyet günlerine ait ancak birkaç tane İngilizce kitaba da rastlamak mümkün. Pazar yeri, matbaayı ülkeye getiren Ivan Fedorov’un elinde kitap tutan heykelinin hemen önünde konuşlanıyor.
Boyim Şapeli : Macar tüccar Georgi Boyim ve ailesine ait olan siyah Boyim Şapeli şehrin merkezinde siyah ön cephesi ve rölyefleriyle dikkat çekiyor. 1615 tarihli şapelin üzerinde ise oturmuş pozisyondaki İsa heykeli yer alıyor.
Bernardine Katedrali : Bizim otelin hemen yakınındaki bu kilise, bence şehrin en güzellerinden. Yine tarihi 17.yy’a dayanan bir Gotik mimari örneği sunan katedral aynı zamanda manastır olarak da kullanılıyormuş.
Lviv Sanat Galerisi : Geniş bir Avrupa sanatı koleksiyonuna ev sahipliği yapan galeride ağırlıklı olarak Polonyalı sanatçıların eserleri yer alıyor. Bunun yanı sıra İtalyan, Fransız, İspanyol, Avusturyalı sanatçıların da eserlerinin yer aldığı müze, pazartesileri hariç 10:30-17:00 arası ziyarete açık.
Arkhivna Sokağı : Lviv’de gerçekleşen uluslar arası KinoLev Sinema Festivali nedeniyle festival teması kapsamında her yıl bu sokağa yeni bir isim ve dolayısıyla yeni bir tabela ekleniyor. Sokak, King Danylo Anıtı ve Bernardine Katedrali’ne oldukça yakın bir noktada yer alıyor.
Lychakiv Mezarlığı : Sanat eseri tadında mezarlık görmek isterseniz mutlaka uğramanız gereken bir yer. Şehre çok uzak sayılmasa da Rynok Meydanı çevresinde yer almıyor. Vaktiniz olursa rotanızı çevirin derim.
Potocki Sarayı : Yanarım yanarım burayı göremediğime yanarım! Buraya ayırdığım vakitte birtakım talihsizlikler yaşadığımız için görme fırsatım olmadı ancak siz giderseniz görün bence. Saraydan ziyade içerisindeki sanat koleksiyonunu merak ediyordum ama ne yazık ki olmadı. 1880 senesinde Fransız tarzda inşa edilen saray, Lviv’in en çok para harcanan sarayı ünvanını taşıyor. Başka saray var mı hiç karşılaşmadım ama? Sarayın içinde Lviv Ulusal Sanat Galerisi yer alıyor ve Leonardo Da Vinci‘nin hocası Andrea del Verocchio‘nun eserleri mevcut. Pazartesileri kapalı.
İtalyan Avlusu : Burası da yalnızca fotoğraf çekmek için gidebileceğiniz, başka da hiçbir şey bulamayacağınız bir yer. Hatta eğer kış sonrası veya kış ortası gidiyorsanız bence girmeye yeltenmeyin bile çünkü yerleşik halde değil ve zamanınıza yazık. Biz nasılsa yolumuz düştü diye girelim dedik ancak hayal kırıklığına uğradık. Lviv Ulusal Tarih Müzesi’nin içinde yer alan İtalyan tarzdaki avluyu görmek için 10 UAH ödemeniz gerekiyor. Müzeyi de göreyim derseniz ek ücrete tabii.
Shevchenkivsky Hay : Buraya da gidemedim ancak okuduğum kadarıyla hava güzel olduğunda keyifli ve hareketli oluyormuş çünkü açık hava müzesi. Stockholm’deki Skansen tarzında yerel yaşamı canlandırarak anlatan bir müze. Şehir merkezinden biraz uzak olması nedeniyle Opera Binası’nın önünden kalkan 7A numaralı otobüslerle gidilmesi tavsiye ediliyor. Parka giriş ücreti 30 UAH.
Lviv’deki o ilginç yerler, tabelalar nerede?
Hem dillerinden hem de garip konumlarından Lviv’deki bazı yerleri bulmakta gerçekten zorlandık. Bazen dibimizdeki yapıyı göremeyip çevresinde defalarca dolandık. Birçok yerin de konumunu Rynok Meydanı üzerinden verdiği için bir iki ufak bilgiyi paylaşmak istedim.
1.İtalyan Avlusu : Rynok Meydanı diyor ama öyle meydanda bakınca göremiyorsunuz. Lviv Tarih Müzesi kapısından içeriye girip bilet alıp sormanız gerekiyor. Görevliler YİNE İngilizce bilmiyor ve beden diliyle anlaşıyorsunuz. Siyah Ev’in hemen yanında girişi. Siyah Evi mutlaka görürsünüz; Adonis Çeşmesi’nin hemen karşısında.
2.Kiss Place Tabelası : Şu komik ama gülümseten Kiss Place tabelası da hemen Boyim Şapeli’nin bulunduğu sokakta, yanı başında.
3.Just Lviv It Tramvayı : Hem turizm ofisi hem de hediyelik eşya dükkanı olarak kullanılan bu sevimli ve şehrin sembolü olan tramvay da Dominikan Katedrali’nin yanında bulunan ikinci el kitap pazarının hemen önünde yer alıyor.
4.Döviz büroları : Asla ‘change office’ yazısını göremeyeceğiniz şehirde döviz büroları da zaten minicik bir kabinda bambaşka dükkanların içinde yer alıyor. Yakaladınız yakaladınız yoksa gözden kaçabilir 🙂 Şaka bir yana kimi dövizci ikinci el telefoncu dükkanı içinde kimisi de hediyelik eşya satan dükkan içinde. Vitrinde kur listesini gördüğünüz yere koşabilirsiniz 🙂
5.Alevli kahve : Lviv’in o çok meşhur karamelize alevli kahvesi de yer altı kahve madeni turu da Coffee Manufacture denen şehrin yerel zincir kahvecisinde yer alıyor. Ancak bu kahvecilerden ciddi anlamda adım başı var ve sizin gitmeniz gereken asıl yer Rynok Meydanı’ndaki şubesi. Girerken baret alıyor ve çıkışta teslim ediyorsunuz.
6.Uğur getiren heykelcik : Başına dokununca uğur getirdiğine inanılan minik heykelcik ise Virmenska Caddesi üzerindeki sevimli kafe Virmenka’nın girişinde yer alıyor.
7.Libraria Speakeasy Jazz Bar : Buranın girişini sormadan bulana benden 100 puan! Ben okuduğum notlara istinaden gittiğim halde tam olarak nereden girildiğini bulamadım sadece yakalaşabildim! Çok basit anlatacağım : Virmenska Caddesi’ne giriyorsunuz, Ermeni Avlusu ve meşhur et restoranı Mons Pius’un olduğu dar sokağa sapıyorsunuz hemen solunuzda kalıyor. Girişinde hiçbir tabela veya yazı yok. Duvarda minik Ukraynaca bir yazı ve resim var, o kadar. Onu da anlarsanız yani 🙂 Fotoğrafını göstereceğim ki kaçırmayın 🙂 Ancak o kadarla da bitmiyor; o kapıdan bir avluya adım atıyorsunuz o avluda da sağınızda kalan ve terk edilmiş gibi görünen bir kapı var, çekinmeyin aöın o kapıyı ve iki kat yukarı çıkın. Sonrası Alice Harikalar Diyarı 🙂
8.Ücretsiz kuşbakışı şehir manzarası : Yani ücretler zaten çok cüzi ama en azından buraya gelme amacınız olacağı için bence tırmanmaya değer 🙂 Lviv, çikolata ve kahvesiyle ünlü bir şehir. Haliyle bir çikolata fabrikası var. Tabii içeride enfes eritilmiş çikolatalar da var 🙂 Buranın bir de terası var; yazın masalar oluyor ancak kışın sadece çıkıp fotoğraf çekebiliyorsunuz. Tırmanırken kaybettiğiniz enerjiyi de içeriye girip fazlasıyla alabilirsiniz. Yani nereye gidiyorsunuz? İstikamet Lviv Handmade Chocolate’ın terası 🙂
9.Marketler : Rynok Meydanı çevresinde market yok; bir iki bakkal tarzı dükkan var yalnızca. Süpermarket isterseniz yine öyle karşınıza pat diye çıkmayacak elbette. Biraz acı çekmeniz lazım yolu bulurken. Merkeze yakın olan iki taneyi söyleyeyim de giderseniz aramayın bizim gibi. Bir tanesi Bernardine Katedrali’nin hemen karşısında yer alan Roksolana Alışveriş Merkezi’nin içine giriyor ve hemen bir alt kata iniyorsunuz. Marketin adı Arsen. Diğeri de Opera Binası’na giden merkez caddede bulunan şık Opera Pasajı. Bizim Kadıköy’deki gelmesin aklınıza; burası daha ziyade City’s gibi bir yer. Bu pasaja girip yine bir alt kata iniyorsunuz ve karşınızda Opera Market! Dilediğiniz gibi mendil, su alabilirsiniz.
Not : Lviv yeme içme rehberi için tıkla!
Kısa kısa Lviv için tıkla!
Ön yargıları yıkan şehir : Lviv için tıkla!
Seyirgraf 