Klasik İtalya Serüveni – Roma

Tarihler 8 Temmuz 2013’ü gösteriyor.Sabiha Gökçen’den havalanmak üzere uzun bir İstanbul yolculuğuna çıkıyoruz.Yolda stresliyiz yetişebilme kaygısıyla, beklediğimizden çok trafik var yine.Hava da inanılmaz sıcak.Gerginlik katlanıyor iyice.Sırt çantalarımız olabildiğine ağır.En azından benimki kapasitesini zorlamış durumda.Öyle ya da böyle çetrefilli bir şehir içi yolculuğu sonrasında havaalanına varıyoruz.Pegasus’la ilk kez yurtdışına uçacağız, olumsuz yorumlar da okuyoruz gider ayak ama yılmıyoruz.Önyargılı biniyoruz biraz uçağa.Ama üzülmek yok çünkü biletleri çok ucuza aldık.Nitekim yolculuk sorunsuz geçiyor, biraz acıkıyoruz haklı olarak ama sonunda Roma Fiumicino Havaalanına varıyoruz.Çantalarımızı aldıktan sonra merkeze nasıl gideceğimizi soruşturmaya başlıyoruz.Gitmeden aldığım notlar doğrultusunda bir gişeye yöneliyorum.Evet, havaalanından ikinci kata çıkıp tren istasyonuna ulaşıyoruz.Trenler saatli.Kişi başı 14 euro ödüyoruz.Yaklaşık yarım saatte Roma Termini’ye varıyoruz.Kalmayı planladığımız otel(cik) buralarda çünkü.Gitmeden önce teyzemin verdiği şehir haritasını açıyoruz hemen.Yönümüzü bulmaya çalışıyoruz.Derken yağmur bastırıyor.O sıralarda tüm İtalya seyahatimizi aralıklı yağmurlar eşliğinde geçireceğimizi bilemiyoruz henüz.Neyse…Otele yerleşiyoruz.Resepsiyonda tatlı ve yaşlı bir amca var.Yanında da bir genç kadın.Aralarında İtalyanca bir şeyler konuşuyorlar bize bakıp.Kadın İngilizce bilmiyor sanırım.Amcayla biz İngilizce anlaşıyoruz.Bizim pasaportları görünce kadın nedense Türk olmamızdan hoşlanmayıp olumsuz tepki veriyor.Çok fazla takılmıyoruz.Ama anlam da veremiyoruz.Ne de olsa İtalyanlarla çok benziyoruz birbirimize!

999718_10151648211919234_1555281216_n
Colosseo

Akşamüzeri başlıyoruz esas gezimiz.Ben her şeyden önce Fontana di Trevi’yi görmek için ısrarcıyım yağmura rağmen! Metro biletimiz alıp yola koyuluyoruz. L1 hattındaki Barberini istasyonunda inip önce Fontana di Trevi’yi sonra hemen yakınındaki Piazza di Spagna’yı görüyoruz.İzlediğimiz filmler geçiyor gözümüzün önünden.Pek mesuduz.Canımızı tek sıkan şey sinir bozucu miktardaki yağmur ve Trevi etrafındaki delicesine olan kalabalık.

549531_10151648214889234_1263946888_n
Fontana di Trevi

Ertesi güne Piazza del Popolo ile başlıyoruz.Burası geniş ve güzel bir meydan.Metroda Battistini yönünde gidip Flaminio istasyonunda inip ulaşıyorsunuz kolayca.Kahvaltıyı geçiştirdiğimiz için karnımız aç.Aldığım notlara göre bu yakınlarda güzel bir pizzacı olmalı diyorum ve der demez karşımıza meydanın hemen devamındaki meşhur alışveriş caddesi Via del Corso’nun başında bulunan La Taverna del Corso çıkıyor.Pizza ve bira toplam 7 euro ödüyoruz kişi başı.Ben margarita yiyorum, keyfim yerine geliyor.Karınımız da doyunca ayrı bir keyifle güneşin ateşine rağmen herkesin çok bilmediği Borghese Müzesi’nin yolunu tutuyoruz.Haritaya göre Popolo Meydanı’na yürüme mesafesinde.Meydanın arkasından Villa Borghese’ye giriyoruz sütunlu girişten.Sağdan yürüyüp Goethe heykeline varınca sola sapıyoruz ve düz devam ediyoruz.Ta ki kesik başlı heykeli görene kadar ilerliyoruz.Heykeli görünce sola sapıyoruz ve uzunca yürünen güzel bir yolun ardından müzeye varıyoruz.Hemen yolun sonunda beliriyor.(Yolu özellikle tarif ediyorum, biz oldukça zorlanmış ve tarif almıştık.)

1003527_10151648210109234_969230059_n
Galleria Borghese

Müzeye giriş alt kattan oluyor.Merdivenden çıkmadan bodrum katı gibi bir yere girip biletlerinizi alıp eşyalarınızı vestiyere bırakıyorsunuz.İçeri girince Bernini’nin muazzam heykelleriyle karşılaşıyoruz.Üstelik devasa büyüklükteler.Birkaç tane de Caravaggio eseri görüyoruz.Mutlaka diyoruz, herkes gelmeli buraya.

Müzeden geldiğimiz yolu geri dönerek ayrılıyoruz.Yine Popolo Meydanından geçip bahsettiğim Via del Corso’ya varıyoruz.Bu caddeyi boylu boyunca yürüyoruz.Hava yine bozuyor.Yağmur başlıyor.Azimliyiz. Pantheon’u buluyoruz haritadan.O ışıkta bile görkemli bir şekilde duruyor.Burası tüm tanrıların tapınağı.İçerisi çok kalabalık.Fotoğraf çekmekte zorlanıyorum.Pantheon’un hemen yakınında bir de Hadrian Tapınağı var; onu da görüyoruz.

Buradan çıkıp yürüyerek Navona Meydanına varıyoruz.Burada daha önce okuduğumuz gibi Bernini’nin dört büyük nehri tasvir eden heykeli bulunuyor: Nil, Tuna, Ganj ve Rio de la Plata.Yarım saat kadar oturup inceliyoruz detayları.

543808_10151648211159234_2128474428_n
Da Baffetto

Navona Meydanı benim Roma’da vakit geçirmekten en çok hoşlandığım yer oluyor.Grom’da dondurmamızı yiyoruz ve ardından hemen yakındaki Via de Governo Vecchio’ya gidiyoruz.Burada meşhur pizzacı Baffetto var.Pizzalar 9-10 euro civarı.Büyük bira 4 euro.Birer pizza ve birer de Nastro Azzurro istiyoruz.Değmeyin keyfimize.Gelmeden önce izlediğimiz ve okuduğumuz kadarıyla buranın garsonları müşterilere karşı ciddi anlamda ters oluyormuş.Gözlem yapıyor ve onaylıyoruz:)

Çıkınca Baffetto’nun hemen yanındaki Frigidarium’da tekrar dondurma yiyoruz.Bu sokaktaki vintage mağazalar gerçekten çok güzel.Ancak fotoğraf çekmeme izin vermiyorlar.Ancak gezip alışveriş yapabiliyoruz.Fiyatlar fahiş değil ve güzel deri ürünler var.

Bu yolun sonundaki Piazza de Pasquino’ya varıyoruz.Keyifli Roma sokaklarının tadını çıkarıyoruz bol bol fotoğraf çekerek.Notlarım arasında yer alan güzel Cul de Sac’a oturup güzel bir şarap ve peynir sipariş ediyoruz.Kadehi 5 euro civarında.Hayatımızın ikinci güzel şarabını içiyoruz; ilkini Toledo’da içmiştik.Şarabın adını garsondan rica ediyor ve bulmak ümidiyle yola koyuluyoruz. İlgilenenler için : CESANESE AMARASCO PRINCIPE PALLAVICINI.Buradan Campo di Fiori’ye geçiyoruz yürüyerek.

995983_10151648213559234_1673565194_n
Trastevere
1016970_10151648209069234_159292338_n
Italiano

Ertesi gün Vatikan için yollara düşüyoruz.Güneş yine en tepede.Metroyla A1 hattında Battistini yönüne gidip Ottaviano istasyonunda inerek sürü halinde Vatikan’a varıyoruz.Kırkbeş dakika kuyrukta bekliyoruz şehrin duvarlarına yaslanarak.Kişi başı 16 euro ödeyerek müzeye giriyoruz.Hayatımızın en heyecanlı anlarından biri bu an kesinlikle! Puzzle’ını yaptığımız devasa tavan süslemesini yakından göreceğiz! Sürekli şapelin okları beliriyor her köşe başında.Bir türlü bitmiyor tabelalar.Ulaşamıyor, sabırsızlanıyoruz.Sonunda huzur…Varıyoruz şapele.İnanılmaz kalabalık içerisi.Adım başı güvenlik görevlisi var; turistlerin arasında geziyorlar.Görüntü almak yasak.Gizlice çekim yapmaya çalışanları yakalıyorlar.Biz de hiç riske girmiyoruz.O anın tadını çıkarıyoruz.Şapele dair aklımda en çok kalan sesler: ‘No photo no video please…Shhhh…Silence, silecio per favore…Grazie…’ Tabii bunun İngilizcesini İtalyan aksanıyla hayal edin:)

Vatikan Müzesi’nin ardından San Pietro Bazilikasının yolunu tutuyoruz.Giriş ücretsiz burada.Bazilikanın içerisinde hemen girişte sağda Pieta heykeli var.Muazzam.Yakından görmek pahabiçilemez.Bazilikanın kubbesine çıkmalı tavsiyeleri üzerine yukarıya tırmanmaya karar veriyoruz.Asansör için 7, merdiven için 5 euro ödeniyor.Ancak asansörden sonra bile 320 basamak var.Biz asansörü tercih ediyoruz.Manzara gerçekten muhteşem.Şehri burdan ayaklar altına almak çok keyifli.En meşhur Roma fotoğrafları buradan çekiliyormuş derken ben de bir tane kaydediyorum hemen.Vatikan’dan çıkıp yürüyerek Castell Sant Angell’e varıyoruz.Buradan yürüyerek kolayca Fico Meydanına varıyoruz.Minicik bir meydan burası.Lazanyalarıyla meşhur Francesco’ya giriyoruz ama o gün şansımıza taze lazanya yok.Ravioli, makarna ve bruschetta yiyoruz biz de.Oradan yürüyerek tekrar Navona Meydanı’na varıyoruz ve San’t Eustachio Meydanını bulmak için yola koyuluyoruz.Burada tarihi bir kahveci var: il caffé di San’t Eustachio.Ayaküstü espresso içiyoruz.Adetler böyle burada.İsterseniz masalar da var dükkanın önünde.Ancak ekstra servis ücreti alınıyor.İtalya’da sistem bu şekilde.Kahvemizi de içtikten sonra enerjimiz tam gaz yola devam edip Garibaldi Köprüsü’ne varıyoruz.Buradan geçerek Roma’nın bohem semti Trastevere’ye varıyoruz.Burası, salaş ama bir o kadar da entel bir semt.Şarap barlarıyla ünlü ve fotoğraf çekmeyi sevenler için bir cennet.Gitmişken Via dei Genovesi’de makarna yemek gerek ancak karnımız tok.Biz de bir önceki hafta buraya gelen arkadaşımız Oli’nin tavsiyesi üzerine Vin Allegro’nun happy hour’una dahil oluyoruz.Saat 19:00 ila 21:00 arası happy hour ile şarap ve meze almak mümkün.Akşam yemeğini de böylece geçiştirmiş oluyoruz.Yaz yağmuru da bizi yalnız bırakmıyor yine.

Trastevere gerçekten çok keyifli.Uzunca dolaşıyoruz tüm sokaklarını.Bazı köhne yerleri de yok değil elbette ama sokaklarda Balat’ın eskiliği ve salaşlığı ile Çukurcuma-Cihangir bölgesinin entel ve bohem havası hakim.İki mahallenin dokusu birleşmiş sanki. İlla benzeteceğiz ya!

564304_10151648212934234_1946297306_n
Città del Vaticano

Trastevere’de havayı karartıyoruz.Ardından yürüyerek Colosseo Circo bölgesine varıp Colosseo’yu görmenin keyfini yaşıyoruz.Gece ışıklandırmasıyla da oldukça keyifli.Buraya varana kadar Hipodrom Meydanı ve antik Roma kalıntılarının eşliğinde bir yoldan geçiyoruz.Yürümek çok keyifli.Yorulduğumuz için dönüşü metroyla yapalım diyoruz.Colosseo’nun hemen yanında Colosseo istasyonundan metroya giriyoruz.Barberini istasyonunda inip Fontana di Trevi’yi bir de ışıklandırma eşliğinde görüyoruz.Gerçekten olağanüstü…Oradan yürüyerek Piazza Repubblica’ya varıyoruz.Burada da antik kalıntılar eşliğinde gece kulüplerini görüyoruz.Son durağımız yine başlangıçtaki gibi Roma Termini.Buradaki tek süpermarketten (Conad Drugstore) alışverişimizi yapıp otelin yolunu tutuyor ve bir sonraki gün Floransa’ya gitmek için hazırlık yapıyoruz.

535779_10151648210279234_2092518787_n
Roma

Roma ile ilgili notlar :

* Alkol, İspanya’ya göre çok daha pahalı.

* Süpermarket yok denecek kadar az; çok aradık zor bulduk.

* İstasyona yakın bir otel seçmekte yarar var; biz Roma Termini’ye yürüme mesafesindeki Hotel Philia’da kaldık.Fiyatı makul, odaları temizdi.

* Motosiklet ve bisiklet gerçekten çok fazla ancak bir o kadar da çok araba var.

* Antik Roma kalıntıları gerçekten muhteşem korunmuş.

* Çoğu kişinin bilmediği veya atladığı Villa Borghese’nin içinde yer alan Borghese Müzesi mutlaka görülmeli!

* Alışveriş için Via del Corso’ya gidilmeli.

* Via del Governo Vechhio’da çok güzel vintage butikler var; özellikle deri çantalar çok güzel.Bir tane edinilmeli!

* Oraya kadar gitmişken Baffetto’da pizza yiyip Frigidarium dondurmasının tadına bakılmalı.

* Navona Meydanında çokça vakit geçirilmeli.

* Suyun en iyisi Lilia ya da Levissima:)

* Peroni Malt ve Nastro Azzurro biraları denenmeli.

* Cul de Sac’ta Lazio bölgesinin şarapları içilmeli.

* Gidilecek yerler önceden haritada işaretlenip bölge bölge planlanarak ve YÜRÜYEREK gezilmeli.

* Yanınızda minik bir kitap taşımakta yarar var; mekanlara gittikçe ne olduklarını canlı canlı okuyup yerinde bilgilenmek önemli.

* Dört gün bu şehri gezmeye yeter ancak fazlası da olsa hayır denmez:)

* Bazı otellerde wifi için ekstra ücret alınıyor günlük olarak; önceden resepsiyona sorulmalı.

* Limoncellonun kalitelisini deneyin; ucuza kaçmayın.

* Dondurmalar mükemmel; özellikle limon ve vanilya bir başka!

* Kafelerde bedava internet bulmak çok zor.

* İngilizceyi o kadar aksanlı konuşuyorlar ki ben çok zorlandım; biliyorsanız en iyisi İtalyanca anlaşmak elbette ama bilmiyorsanız benim gibi İspanyolca konuşup İtalyanca tarif alırsanız sorun olmuyor:)

* Hızlı tren biletleri çok pahalı; şu an bu satırları 43 euro verip bindiğim hızlı trenden yazıyorum:)

* Son olarak, otelde ileri geri konuşmayın; hemen yanınızdaki TÜRK olabiliyor:)

Bir sonraki durak FLORANSA!

1150223_10151648213819234_1630251160_n
Trastevere

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s