Klasik İtalya Serüveni – Floransa


Floransa’da çektiğim fotoğrafları sosyal medyada paylaşıp üzerine şu yazıyı iliştirmişim aylar önce:

“Bilmiyorum dünyayı gezip görmek gibi bir ilginiz var mı ama ne olursa olsun şu hayata bir dönem Floransa’yı sığdırın.Anlatılmaz yaşanır klişesine en iyi uyan şehirlerden biri kesinlikle.Açık hava müzesi deyin,sanatçı diyarı deyin,dekor şehir deyin ne derseniz deyin ama gidin ve mutlaka görün.”

Gerçekten hala aynı sözlerle başlayabilirim bu şehir hakkındaki yorumlarıma.Nitekim oradayken not tuttuğum defterde de farklı şeyler yazılı değil.Yaşarken hissettiğim gibi, adım başı notlarımdan bir derlemeyi aşağıda görebilirsiniz.

Floransa!

993333_10151649955944234_265440237_n
Duomo

Mükemmel bir şehir! Her yer sanat; heykeller, binalar, meydanlar…Dekor adeta! Her köşebaşını fotoğraflamak istiyor insan.Ayrıca burası hayatımda en çok bisikleti gördüğüm şehir.Şaşkınlık verici.Trafik yok.Yaşam var burada!

Roma gezimizi tamamladıktan sonra Floransa için Termini’den trene biniyoruz.Hızlı tren için bilet alıyoruz ki çabucak varalım bu büyülü şehre.Önceki yazımda da bahsettiğim gibi biraz pahalı biletler.Metro bileti alır gibi oradaki makinelerden alıyor ve kişi başı 43 euro ödüyoruz bilete.Tabii son dakikada almanın bir sonucu bu.Yine de Avrupa’da raylı sisteme ciddi anlamda önem verildiği ve çok fazla kullanıldığı için biletler çok da ucuz olmuyor hiçbir zaman.Neyse…Amaç Floransa’ya varmak! Floransa, İtalya’nın Toscana bölgesinde yeşillikler arasında kalmış ve bana göre hala eski zamanın çemberi içinde yaşamakta olan bir şehir.Burada uluslararası havaalanı yok ne yazık ki.O nedenle başka şehirlere uçup bir şekilde geçmeniz gerekiyor.Yalnızca ulusal havaalanı mevcut.

1001507_10151597077889234_1023049250_n
Roma’dan Floransa’ya

Harika bir tren yolculuğunun ardından Floransa’ya varıyoruz.İstasyonun adı ‘Santa María Novella‘.Burası zaten şehrin kalbi sayılır.Adını da hemen yakınındaki kiliseden alıyor.Kalmayı planladığımız otel buraya çok yakın.Çantaları sırtlanıp otelin yolunu tutuyoruz.Minik bir yanılma payıyla da olsa oteli buluyoruz ancak yer yok.Üstelik de bunu sırtımızda kilolarca ağırlıkla beş kat çıktıktan sonra öğreniyoruz.Yılmak yok.Ben burada Davut’u göreceğim; sokakta da yatsam olur yani! B planımızı uygulamak üzere bir diğer otel olan Fiorentino‘ya gidiyoruz.İstasyon ve kilise manzaralı minik bir otel burası.Kapıda bizi kocaman bir Golden Retriever karşılıyor.Ben ürküyorum elbette.Bulutsuzluk Özlemi’nin Nejat Yavaşoğulları da burdaymış meğer ve İtalyanca konuşuyormuş! Hatta köpekten korktuğumu görünce bana : ‘Are you Turkish? Turkish girls are afraid of my dog and I don’t know why’ diyor.Rezil oluyorum daha ilk dakikada.Maalesef hayvanlarla aram hiç iyi değil.Ne tür olduğu hiç fark etmez, yıllardır böyle.Neyse…Köpekçik de bizimle birlikte odaya kadar çıkıyor.Tabii ben arkamı kollamak için en arkadan ilerliyorum.Koridorlarda Klimt ve Egon Schiele’nin eserleri bulunuyor.Tamamdır, diyorum burası.Odamızı da gösteriyor Fiorentino, pek seviyoruz.Bizimki çok keyifli, hemen yarım kalan minik Jägermeister’ını bitiriyor pencereden şehri seyrederek.İşte mutluluk bu, diyoruz.

Yola koyuluyoruz.İlk hedefimiz meydanlar.Şehri zaten yürüyerek gezeceğiz, belli.Öncelikle Duomo Katedrali‘ne varıyoruz.Ben soruyorum: ‘Nasıl? Nasıl? Nasıl?…’ Cevap bulamıyoruz.Bakakalıyoruz.İçeriyi de uzun kuyruklar sonrası gezdikten sonra San Giovanni Meydanındaki vaftizhaneye uğruyoruz.Ardından yürüyerek Piazza Repubblica‘daki meşhur pastane Gilli‘de tiramisu yiyoruz.Sanırım yemekler de dahil Avrupa’daki en yüksek rakamlı hesabımızı ödüyoruz.Tabii tiramisu şahane, ona diyecek yok! Oradan Piazza della Signoria‘ya gidip Palazzo Vecchio önündeki Davut, Bacchus, Sabin Kadınları ve Medusa gibi birçok heykelin replikasını görüyoruz.Gerçekten açık hava müzesi dedikleri şey bu olmalı.Öyle bir kalabalık.Ben fotoğraf çekmeye dalmışım.

1001712_10151649957639234_1934798395_n
Davut’un Palazzo Vecchio önündeki replikası
1002909_10151649957714234_2082460854_n
Palazzo Vechhio ve Bacchus Heykeli

Uffizi için biletimiz iki gün sonraya alındı önceden, o nedenle başka müzelere zaman tanıyoruz bugün.Bargello Müzesi‘nin yolunu tutuyoruz.Harika bir müze.Donatello’nun Davut’unu görünce zaten gözlerim açılıyor.Daha dikkatli gezmeye başlıyorum bir şey kaçırmamak için.Fotoğraf çekeceğim, çekemiyorum bakmaktan.Çok büyük bir müze değil ancak bizim inceleyerek gezmemiz bir buçuk iki saati buluyor.Çıktığımızda karnımızda bir açlık hissi.Alıştık artık ‘makarna makarna’ diye gurulduyor midelerimiz.Teyzemin önerisi üzerine Piazza del Mercato Centra‘daki Trattoria Zá-Zá‘ya gidiyoruz.Lazanya ve makarna söylüyoruz.Yanında da beyaz şarap istiyoruz.Burada ne zaman makarna söyleseniz yanında istemeden parmesan peyniri ve tatsız tuzsuz bir ekmek geliyor.Araştırdım, meğer bu bir gelenekmiş.Ortaçağda tuz maddesi lüks olarak kabul edildiği için ekmekler tuzsuz yapılırmış, bu nedenle bu gelenek hala sürdürülüyormuş.Dediğim gibi bu bir ‘gelenek’.

1151062_10151649957034234_1744608738_n
Donatello Ustanın Davut’u

Karnımız da doyunca sokakları keşfe devam ediyoruz.O bölgede her gün kurulan bir pazar var ama öyle bizdeki pazarlar gibi değil.Kapalı çarşı ayarında bir pazar düşünün.Deri çantalardan sandaletlere, antikalardan takılara her şey var.Ben ne zamandır hayalini kurup da bulamadığım çantamı buradan alıyorum.Dünyanın en mutlu insanıyım:) Biraz fazla para verdim diye düşünüyorum ama olsun, tam istediğim gibi! Yürüyoruz, yürüyoruz….Hava kararıyor.Son bir tur atalım diyor ve ne yazık ki Piazza della Signoria Meydanındaki klasik müzik konserinin sonuna yetişebiliyoruz.Meğer neredeyse her gece bir konser oluyormuş burada.Ertesi gün program yoğun, güzel bir uyku için otele dönüyoruz.

995158_10151649955189234_1773369381_n
Floransa Pazarı

Yeni güne kruvasanla başlıyoruz yine.Yanında da café latte tabii ki, anavatanındayız üstelik.Bugünkü randevumuz Davut’la.Galleria Accademia için upuzun bir kuyruğa giriyoruz.Uffizi’de beklemediğimiz kuyruğu bekliyoruz öğle sıcağında.Saçma sapan fotoğraflar çekiyoruz o esnada sıkıntıdan.Öyle böyle bir bekleyiş değil ama işin ucunda Davut var işte.Gel de bekleme! Neyse, sonunda girmeyi başarıyoruz binbir güvenlikten geçtikten sonra ve…Karşımızda asalet! David‘i görüyoruz.Fotoğraf çekmek yasak ancak ben yasakları deliyorum.Sıradan bir şey değil bu gördüğüm.Davut! Davut’un yanıbaşında her metrekaresini inceleyerek saatler geçiriyoruz.Sonra biraz da etrafındakilere bakıyoruz.Michelangelo’nun başka heykellerini de görüyoruz.Ama Davut’tan sonra! Neyse…Gerçekten büyüleyici.Bu şehrin simgesi bence bu heykel.Her yerde replikası var çünkü.Zaten orijinali eskiden Palazzo Vecchio’nun önünde duruyormuş.Bugün ise yerinde replikası bulunuyor.

1150966_10151649958724234_152733797_n
Ponte Vechhio

Müzeden çıkmadan hatıra olsun diye deri birer kitap ayracı alıyorum.Pek güzeller.Rotamızda Ponte Vecchio var.Yani eski köprü.Gerçekten birçok olay atlatıp ayakta kalmayı başarmış bir eski köprü bu.Eski olduğu kadar sevimli de.Rengarenk.Özellikle o puslu havada bize çok iyi gelmişti.Eskiden bu köprüde kasap dükkanları varmış ama çok kötü koktuğu için hepsinin kuyumcu olmasına karar verilmiş.Etten mücevhere geçiş yapılmış yani.O gün bugündür de hala kuyumcular hüküm sürüyor köprünün üzerinde.Özellikle akşamüzeri gelinmeli buraya.Gün batımında gerçekten muazzam bir ışık ve manzara var.Bir de hemen bu köprünün paralelindeki Ponte Santa Trinita‘dan da geçilmeli güneş batarken.İnanılmaz keyifli bir bölge.Uffizi Müzesi de buraya çok yakın, köprü manzaralı.Oraya doğru da mutlaka yürünmeli o sokaklar.

1097955_10151649958899234_768766341_n
Ponte Santa Trinita

Hava kapıyor yine ama karnımız aç.Yine edindiğim notlardan Gusta Pizza‘nın yolunu tutmamız gerektiğini hatırlıyorum.Meşhur bir pizzacıymış.Trip Advisor etiketini de kapmış elbette.Nasıl gidilir diye haritadan bakarken Palazzo Pitti‘ye yakın olduğunu fark ediyoruz.Derken yağmur bastırıyor.Makinemi korumak uğruna ben deli gibi ıslanıyorum.Etrafta naylon panço satan bir dolu satıcı var.Soruyoruz, bir tanesi 10 euro diyor.Ben o paraya ince mont alırım diye düşünüp reddediyorum.Biraz yürüyoruz, arkadaş peşimizde.Ben alalım artık diyorum çünkü duştan çıkmış haldeyim.

988709_10151649959464234_576557052_n
Gusta Pizza

Yağmur eşliğinde Gusta Pizza’ya varıyoruz ama o da ne! Kapalı.Saate bakıyoruz biraz erken.Meğer akşam 19:00’dan itibaren hizmet veriyormuş.Biz de şansımıza küsüp ilerliyoruz.Bir yerlerde beklemek şart buraya kadar gelmişken.Caffe Bianchi çıkıyor karşımıza.Adını seveyim! Hemen oturuveriyoruz.Mis gibi birer kahve söyleyip Floransa’nın keyfini çıkarıyoruz.Yağmur dinmiş, inanılmaz bir dinginlik var.Zaten şehrin diğer tarafına göre bu tarafı çok daha sessiz ve sakin.Saat 18:45 civarı Gusta Pizza’nın yolunu tutuyoruz.Şimdi ne var? İnanılmaz bir kuyrujla karşı karşıyayız! Bilemiyoruz tabi acemi turistler olarak.Mecburen en arkaya yerleşiyoruz.Daha kapılarını da açmamış.Ne kadar bekleyeceğiz belli değil.İçeriyi inceliyorum beklerken, bizdeki ocakbaşı sistemi hakim görünüyor.Minik ve salaş bir yer.Sıra geliyor, kasada siparişinizi söylüyorsunuz, fişinizi alıyorsunuz ve ardından boş bulduğunuz herhangi bir yere oturuyorsunuz.Öyle iki kişi oturmanız mümkün değil; açmıyorlar.Masalar kalabalık.Bizim ki de tam bir uluslararası kız masası.Buzdolabından gidip içeceğimizi kendimiz alıyoruz.Siparişimiz hazır olunca fişteki numaramız okunuyor.Gidip alıyoruz.Buradaki pizza Romadakilere göre biraz daha kalın yalnızca.Ama lezzetli.

578351_10151597839079234_1818613119_n
Caffé Bianchi

Tekrar köprünün diğer tarafına geçip birer dondurma bu keyfi taçlandırır deyip hemen bir dondurmacı buluyoruz.Yürüyüşlere tam gaz devam! Ertesi güne güzel rotalarımız var, bugün de biraz alışveriş yapalım deyip parmesan peyniri arıyoruz.Neyse, bir peynirci buluyor ve alıyoruz birer tane.Bir de buraya gelmişken bir şişe Chianti almak gerek.Via dei San Lorenzo‘dan Toscana şarabı alıyoruz:  Borgo Vino.

Ertesi gün; Floransa’daki son günümüz.Ancak kapanışı Uffizi ile yapıyoruz.Benim biletimi bir hafta öncesinde burada olan teyzem almış olduğu için randevumuz 11 Temmuz Cuma sabah saat 10:00’da.Erkenden ylunu tutuyoruz müzenin.Zaten hemen Palazzo Vecchio’nun arkalarında.İnanılmaz bir kuyruk var.Ben o arada hemen meydandaki meşhur Caffe Rivoire‘den kruvasan ve kahve alıyorum kuyrukta beklerken kahvaltımızı yapabilmek için.Kahvaltı bitiyor; sıra hala gelmiyor.

Benim için bu bir ritüel.Kalbim küt küt atıyor.Çünkü yıllardır hayalini kurduğum Botticelli’nin Venüs’ün Doğuşu adlı tablosunu göreceğim.Bir replikası da masamın hemen üzerinde duruyor puzzle olarak.Bayılıyorum kendisine! Görmek istediğimiz bir iki salon ne yazık ki tadilattan dolayı kapalı.Bir daha yine geleceğiz nasılsa bu şehre, o zaman görürüz bahanemiz olsun diyerek ayrılıyoruz müzeden.Ben kendime yine Venüs’ün Doğuşu tablosunun magnetini alıyorum hatıra olarak.Pek keyifliyim.

76053_10151649959659234_690891182_n
Piazzale Michelangelo’dan Ponte Vechhio

Ardından Basilica di San Lorenzo‘ya gidiyoruz.Michelangelo’nun mozalesi burada bulunuyor.Giriş için 4.5 euro ödüyoruz.Bir de şeffaf lahitler görüyoruz; içlerinde çürümüş cesetler var.

Gündüz misyonumuzu da tamamlamanın şerefine bir dondurma yiyelim diyoruz.Çok sıkı araştırmalarıma göre İtalya’nın en iddialı dondurmacısına götürüyorum bizi.Bulunduğu sokağın adı Neri.Zaten dondurmacı da adını o sokaktan alıyor.Gelateria dei Neri‘de hayatımın dondurmasını yiyorum.Midem kaldırsa daha on çeşit alacağım, o derece! Mandalinalıdan tutun da kavunlusuna kadar enfes…Yani ne İstanbul’da yediklerim ne de İtalya’da diğer yediklerim bence dondurma değil.Bu kadar da iddialıyım.Sakın atlamayın burayı!

66921_10151599342654234_606403065_n
Gelateria dei Neri

Gün batımında Piazzale Michelangelo‘ya gideceğiz.Otobüsleri araştırıyoruz.Burası şehir manzaralı bir tepe.Sanırım Floransa’nın en eşsiz noktası.Söylentilere göre eskiden Michelangelo resimlerini burada yaparmış.Dolayısıyla da bu tepeye çok sık gelirmiş.Bu yüzden de buraya Michelangelo Tepesi denmiş.Araştırmalarımız sonucunda Santa Maria Novella İstasyonu önünden sürekli kalkan 12 ve 13 numaralı otobüslerin buraya gittiğini öğrenip beklemeye başlıyoruz. Şoföre 2 euro ödeyerek yolculuğumuza başlıyoruz.Ağaçlı yollardan tepeye tırmanıyor ve ilk olarak Davut’un bir diğer bronz replikasıyla karşılaşıyoruz.Rengi hafif yeşile çalıyor.Replikası bile muazzam.Etraf inanılmaz kalabalık.Fotoğraf çekmekten kendimizi alamıyoruz.Sağda devasa Duomo Katedrali, sol tarafta Ponte Vecchio ve Uffizi, biraz ilerisinde Ponte Santa Trinita ve Arno Nehrinin üzerindeki muhteşem ışık dansları…Kapanışı ve vedamızı gerçekten çok güzel yapıyoruz ve bunu minik bir belgeselle tamamlıyoruz; evet Floransa’yı özetleyen bir anlatımla bu manzarada minik bir sunum yapıyoruz.Arada ayağımıza ne yazık ki uzaktan kumandalı oyuncaklar takılıyor.Gidenler ne dediğimi anlayacaklardır:)

Gün, yerini tamamen karanlığa bıraktığında otele geri dönmek için otobüse binip uzaklaşıyoruz.Floransa’da son gecemiz.Masal gibi bir üç günün ardından veda etmek çok zor ama bir o kadar da keyifli yaşamış olduğunu bilmek…

Floransa ile ilgili birkaç not:

* Süpermarket sorunu var.Çok fazla göremedik; bir de şehir erkenden kapıyor gözlerini o nedenle çok geç saatlere kalmadan suyunuzu alın derim.

* Wifi bulmakta ciddi anlamda zorlandık.Otelde vardı ancak ücretliydi.Günlük ekstra 5 euro ödeyerek kullandık.Kafelerde de genelde bulunmuyordu.Bir tek Gilli’de ücretsiz wifi vardı, çok şaşırdık ama hesap gelince neden ücretsiz olduğunu anladık:)

* Sırtçantalı ve gezginseniz istasyona yakın bir otel bulmakta fayda var zira o bölgede otelden bol bir şey yok.

* Floransa’da deri ürünler pek meşhur; bir tane edinmek gerek.

* Ponte Vechhio, Mediciler tarafından Palazzo Pitti’ye ulaşımı sağlamak için yaptırılmış.Bu köprü, birçok sel görmesine rağmen bugün hala ayakta.

* Caffe Gilli’de wifi şifresi kafenin adı ve kuruluş tarihi.Bence şifre değişmiyor ama bir de siz deneyin:)

* II.Dünya Savaşı esnasında her yeri bombalatan Hitler, Ponte Vechhio’yu öyle çok beğenmiş ki bir tek orayı bombalamamaları için askerlerine emir vermiş.

* Memleketi Floransa olan ünlü modacı Roberto Cavalli, burayı öyle çok seviyormuş ki her yurtdışı defilesi ya da tanıtımından sonra Ponte Vechhio önünde çektirmiş olduğu fotoğrafını hem kişisel blogunda hem de sosyal medyada paylaşarak ‘vatanım’ diyormuş.Doğru mu bilemiyorum tabii!

Sonsöz: Floransa’ya mutlaka gidin! 🙂

Bir sonraki durak VENEDİK!

943576_10151597830819234_645081147_n
Floransa sokakları : sanatın şehri

 

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s