Barcelona…Benim için ilklerin şehri, her şeyin başkenti! Bu yazıyı yazana dek birçok kez kendisini hem ziyaret etme hem de kısa süre de olsa orada yaşama şansım oldu.Yazıyı yazmak bugüne kısmetmiş; biraz geç oldu ama bundan sonra gidecek arkadaşlarıma bir rehber olacağını düşünmekteyim.Baştan söyleyeyim biraz fazla överek ve özlem dolu bahsedebilirim kendisinden nitekim her an herkesle gidebileceğim bir şehir; hatta yaşayabileceğim…Öyle ki; tarih, mimari yapı, eğlence, kültür, hareketlilik, alışveriş, deniz, keyif, düzen, huzur…Her şey mevcut bu şehirde.Her tipte insanın aradığını bulacağı eşsiz bir şehir gerçekten.İsteyen istediği tarzda hayatı yaşayabilir bu şehirde.İşte bu nedenle her şeyin başkenti Barcelona! Lafı daha fazla uzatmadan gruplandırarak aşama aşama ilerleyeceğim anlatırken ki atladığım bir şey olmasın.Hem de okuyan herkese en minimal şekilde faydalı olabilmek boynumun borcu.
Barcelona’ya ulaşım:
Ben Barcelona’ya ilk gittiğimde Türkiye’den direkt uçuş yapan bir tek Türk Hava Yolları vardı ancak o da inanılmaz pahalıydı.Ben, teyzemin uçuş milleri sayesinde bedava uçmuştum temmuz ortası ama normalde o tarihlerde bilet almaya kalksanız 1000 ile 1500 lira arasında bir para ödemeniz gerekir.THY, Barcelona’yı tekelindetuttuğu için bundan sonuna kadar faydalanıyordu o zamanlar.Çünkü benim üniversite okuduğum yıllarda Spanair diye bir İspanyol havayolu firması vardı ve Sabiha Gökçen’den İspanya’nın birçok şehrine makul fiyatlarda uçuş imkanı sağlıyordu.Gelgelelim İspanya’da ekonomik krizin patlamasıyla firma yerle bir oldu ve böylece maçı Türkiye’de THY aldı.Lakin geçen yılmayıs ayında Türk havayolu firmamız Pegasus Barcelona hattı açtı ve açış o açış diyorum! İlk zamanlar biletler oldukça ucuzdu ancak şimdilerde o kadar değil.Tabii mantıklı alışveriş yapan vatandaşlarımız da bu vesileyle İspanyaları görmüş oldular.Herhalde son iki yıldır Barcelona’yı görmeyen Türk kalmamıştır, ne dersiniz? 🙂
Neyse…Eğer ille de THY ile uçacağım diyorsanız benden size tavsiye, THY’nin eylül aylarında Wingo kampanyaları oluyor çok güzel.Avrupa’nın birçok şehrine inanılmaz ucuza gidiş dönüş bileti alabiliyorsunuz.Ben en son ekimde bu kampanyadan bir bilet aldım ve Şubat 2014’te gidiş dönüş biletim 400 liraya gelmiş oldu.Bunuyapın derim hatta:)
Diyelim ki bileti aldınız, valizler hazır ve nazır Barcelona için yola koyuldunuz.Sizi yaklaşık 3.5 saatlik bir uçuş bekliyor.Ardından El Prat Havaalanına varıyorsunuz.Sakin ve güneşli bir Barcelona günü karşılıyor sizi.Telefonunuzu açıyorsunuz, Movistar çekiyor eğer Turkcell kullanıyorsanız.Akıllı yurtdışı tarifesi aldıysanız da avantajlı durumdasınız.Hemen mesaj geliyor zaten: ‘İspanya’ya hoşgeldiniz!’ Gerekli telefonlar, saat farkı, hava durumu vs…Ardından yüklü valizinizi banttan alıp şehir merkezi için yola düşüyorsunuz.Oklar sizi yönlendirecektir ama hiç bilmeyenler için biraz anlatayım; banttan valizinizi aldıktan sonra ‘salida’ veya Katalanca ‘sortida’ yazısını takip ederek çıkışa ilerliyorsunuz.Sağ taraftan takip edin en son dışarı çıkmadan aşağıya ineceksiniz yürüyen banttan.Zaten inince direkt olarak bizim Havataş usulü Aerobúslar çıkıyor karşınıza.Yanlış olmasın ama 5 dakikada bir kalkıyorlar.Bileti şoförden alıyorsunuz ve ödemeyi de ona yapıyorsunuz.Bir bilet ben en son gittiğimde 5.95 euro idi.Tabii tek yön.Bu otobüslerde T1 veya T2 yazabilir, korkmayın ikisi de Plaza Catalunya’ya kadar gidiyor.Yolculuğunuz yaklaşık 20 dakika sürecek ve sonra o meşhur bizim Taksim Meydanına benzetilen PlazaCatalunya’ya yani Katalan Meydanına varacaksınız.Burası gerçekten şehrin kalbi denen yer.Başta ünlü İspanyol mağaza zinciri El Corte Inglés olmak üzere birçok mağaza ve alışveriş merkezi karşılayacak sizi.Mesela oranın meydandaki Café Zurich’i bizim Taksim’deki Burger King önü buluşma yeri:) Neyse, nitekim artık Barcelona’nın kalbindesiniz!
Barcelona’da konaklama :

Meydana varana kadar her şey yolunda gitti ve artık sıra konaklamaya geldi diyorsanız birkaç tavsiyem olacak.Öncelikle her zaman Booking’teki fiyatlara güvenmeyin.Mümkünse kalmayı planladığınız otelin kendi iletişim adresine önceden bir mail atın.Duruma göre zaten o sizi yönlendirecektir.Ayrıca kesinlikle merkezde kalmanızda yarar var, özellikle gece geç dönüşlerde metro olmadığı için otele kadar yürümek veya taksi tutmak zorunda kalıyorsunuz.Herzaman her noktaya gece çalışan Nitebus’lar olmayabiliyor.Ben çoğu gidişimde meydana çok yakın La Rambla’da bulunan Hostal Paris‘te kaldım ve çok memnundum.Gece gürültüdenrahatsız olmuyorsanız mutlaka burda kalın derim; mükemmel değil ama işinize yarayacak her şey var ve temiz.En önemlisi de gerçekten merkezi olması.Fiyatı çok ucuz değil; iki kişilik oda fiyatı geçen sene 65 euro idi ama zaten Barcelona’da konaklama cidden maliyetli bir iş.Geçtiğimiz şubat ayında gittiğimde merkeze 20 dakikalık yürüme mesafesinde ama yakınında bir metro istasyonu olan süper bir otelde kaldım! Bu otel üç yıldızlıydı ama beş yıldızlı görünümündeydi.Çok fazla memnun kaldım ve otele göre inanılmaz makul bir ücret ödedim.Şöyle ki 5 gece kişi başı 120 euro gibi bir ücret ödedim ve inanılmaz rahattım! Merak ettiyseniz otelin adı : Confortel Auditori; Arc de Triomf istasyonuna 5 dakikalık yürüme mesafesinde.Barcelona Nord otobüs terminaline de sadece üç dakika! Asla kalmayın diyeceğim bir otel ise huzurlarınızda: Hotel Peninsular! Asla önünden dahi geçmeyin! Neyse…Sanırım konaklama işini de hallettik.Gelelim işin en keyifli kısmına: keşfetme zamanı!
Barcelona’da gezilip görülecek yerler :
Bu kısmı nereden başlayıp nasıl anlatsam diye iki saattir kıvranıyorum; defterlerimdeki notlarıma, Barcelona’dan getirdiğim şehir haritalarına ayrı bakıyor, çektiğim fotoğrafları karıştırıyor ve bir yandan da zihnimi kurcalıyorum ama gerçekten işin en zor kısmı benim için.Saırım bölüm bölüm gideceğim, siz kendinize göre seçip günlere bölersiniz:)

1.Plaza Catalunya ve La Rambla: Bu şehirde zaten her yol Plaza Catalunya’ya çıkıyor ister istemez.Daha önce de bahsettiğim gibi şehrin kalbi.Meydanda ne var peki? Ortada ters bir merdiven heykeli, arkasında kocaman bir park ve canım heykeller, etrafta Banco de España, meşhur Hard Rock Cafe, Habitat, Fnac, güzel Apple Store(ki kendisinin açılışında ordaydım) ve buluşma noktası Café Zurich.Plaza Catalunya’dan başlayıp denize bağlanan, insana ayrılmış yürüme mesafesi motorlu araç yolundan fazla olan(Avrupa’da çoğu yer böyle Türkiye’nin aksine), Cemusalar ile bezeli, bizim İstiklal Caddesi’ne benzetilen La Rambla Caddesi bulunuyor.Burada günün her saati yürümek keyifli gerçekten.Ama ben en çok sabahın erken boş saatlerini seviyorum, öyle olunca yol üzerinde oturup ‘café con leche’ içmek keyifli oluyor.Hele bir de buna güzel İspanyol dergileri eşlik ederse değmeyin keyfinize!

La Rambla üzerinde büfe olarak gördüğünüz birçok Cemusa var hediyelik eşya alabilmeniz için.Ucuz oluyorlar ancak çok kaliteli değiller.Ben hemen hepsinde ne tür biblolar magnetler var ezberlemiştim ama artık o kısmı değerlendirmek size kalmış.Aynı yerlerden gazete ve dergi de alabiliyorsunuz elbette.Yol boyunca bunlardan onlarca mevcut.Bu caddede en çok göze çarpan bina şüphesiz görkemli Gran Teatre del Liceu.Burası operalara ve muazzam oyunlara ev sahipliği yapan, dışarıdan bile hep özendiğim, 4 Nisan 1847’den beri ayakta olan muhteşem bir yapı.Bunun dışında aşağıya doğru yürürken sol tarafta şemsiyeli bir bina göreceksiniz, şimdilerde apartman olan bu bina bir zamanlar şemsiye fabrikası imiş.Tam bizim Hostal Paris’in yanı başında:) Yine tam o noktada, kaldırımda ünlü Katalan ressam ve heykeltraş Joan Miro’nun bir mozaiği bulunuyor.Her gün binlerce insan üzerinden yürüyüp geçiyor.Bu yolun biraz ilerisinde yanlış hatırlamıyorsam Pintor Zurbarán Sokağında Gaudí’nin Palau Güell’i bulunmakta.Barcelona’ya gitmeden evvel Gaudí’yi okumak şart.Yoksa boşuna gezersiniz.Caddenin en öne çıkan yapılarından biri de Mercat de la Boquería.Burası bizim Mısır Çarşısı’na benzer bir yer.Bolca yiyecek,baharat,şekerleme görebilirsiniz.Mutlaka gezip görün.Yine caddenin aşağılarında sol tarafta Mc Donald’s yakınlarında kalan bizim Nevizade’yi andıran güzel meydan Plaça Reial var.Sanırım Barcelona’dayken gitmekten en keyif aldığım yerlerden biriydi.Özellikle akşam saatlerinde bira ve tapas için gidilmesi şart! Nerede patatas bravas yiyeceğinizi ise yeme-içme kısmında anlatacağım; mutlaka kulak verin.Caddenin bitimine yakın sol tarafta meşhur Museu de Cera de Barcelona yani Balmumu Heykel Müzesi bulunuyor.İlginizi çekiyorsa mutlaka girin ve önemli tarihi kişilikleri görme şansını yakalayın.Tabii bu insanlar siesta yaptıkları için müzenin açık olduğu saatlere bakmak şart.Biliyorsunuz çoğu dükkan ve müze öğle saatlerinde kapanıp akşamüzeri tekrar açılıyor.Giriş ücreti 15 euro idi yanlış hatırlamıyorsam.Ve sanırım artık bu caddeyi bitirip Kristof Kolomb’un görkemli heykelini görüyoruz.Dediğim gibi caddenin marinaya bağlandığı güzel noktada İspanyolca adıyla Mirador de Colón’u selamlıyorsunuz.Kraliçe Isabel ve Kral Fernando, keşif için Kolomb’u Sevilla’dan maddi destekle uğurladıktan sonra dönüşünde tam bu noktada karşılamışlar ve bunun üzerine bu heykel tam bu noktaya dikilmiş.Söylentilere göre Kolomb işaret parmağıyla yeni dünyanın Barcelona olduğunu gösteriyormuş.Tabii ‘-muş’.Aslını bilemiyoruz.

Heykelden sonra Port de Barcelona’ya ulaşıyorsunuz.Burada ahşap açılıp kapanan bir köprü var; adı Rambla del Mar.Buradan geçerek denizin içindeki alışveriş merkezi Maremagnum’a varıyorsunuz.

Ben bu alışveriş merkezinde en çok Starbucks’ta oturup kahve içmeyi severim.İster kapalı ister açık olsun o manzarada size de tavsiye ederim:) Hem internet işinizi de rahatça görebilirsiniz.Unutmadan, Starbucks’larda internet şifresini ayrıca istiyorsunuz ve bir ürün aldığınızda yaklaşık 45 dakika bağlantı hakkınız var sonra ancak yeni bir yiyecek ya da içecek alırsanız tekrar yeni bir şifre isteyebiliyorsunuz.Zaten size verilen fişte internetin başlangıç ve bitiş saati de yazılı oluyor.


2.Barri Gótic ve El Born : Barcelona’da şüphesiz en sevdiğim mahalle burası! Bıkmadan, usanmadan dolaştım defalarca.Ezbere biliyorum sokaklarını.Cânım Barri Gótic! Öyle güzel ki…Ortaçağ’ı hala yaşıyormuşçasına gerçek ve bir o kadar da eski.Işığı, renkleri, atmosferi, her şeyi muazzam! Ağır ağır dolaşmalısınız bu mahalleyi.Burada neler var peki? Öncelikle tam kalbinde, katedral meydanında gotik yapıdaki ünlü Barcelona Katedrali bulunuyor.Buraya giriş sertbest.Ben en çok pazar günleri ibadet esnasında gidip anlatılanları dinlemeyi, dinlerken de fotoğraf çekmeyi severim.Mutlaka içini de görmelisiniz.Hemen sağından veya solundan sapıpkaybolun sokaklarda.Ahh o dar güzel sokaklar! Karşınıza bir noktada Plaza de Sant Jaume çıkacak.Oranın meşhur meydanlarından.Ara sokaklarda bir sürü dükkan, kitapçı ve kafe var hangisini severseniz girin.Yeme-içmeye ayrı başlık açacağım için buralarda yazmıyorum özellikle:) Barri Gótic’in paralelinde El Born mahallesi mevcut.Burada mutlaka Picasso Müzesi ve Santa María del Mar Kilisesi görülmeli.Çok eski bir kilise burası ve meydanı çok keyifli.Hatta o civardaki her şey pek keyifli.Picasso Müzesinde ise beklentileriniz karşılanmayabilir açıkçası.Daha ziyade gençlik yıllarına ait, kitaplarda pek rastlamadığınız eserleri sergilenmekte.Ama sırf Velázquez’in ‘Las Meninas’ tablosunun Picasso yorumu için bile gezilebilir.Ben bayılmıştım.Para vermek istemiyorsanız pazar günleri saat 15:00’dan sonra giriş ücretsiz.Ancak inanılmaz uzun kuyruklar oluyor, bilginize.Bu güzel mahallede bir de Çikolata Müzesi var, ilginizi çekiyorsa uğrayın derim.Bunun dışında da Katalan Tarih Müzesi var hemen katedralin yakınında.Merak ediyorsanız girebilirsiniz.Son olarak mahallenin Plaza Catalunya ve Urquinoana tarafında ise Palau de la Música Catalana denen müzikevi bulunmakta, mutlaka girip görün.Giriş ücretli ancak eğer güzel bir konsere denk gelirseniz mutlaka izleyin; ben yapamadım siz yapın! Bir sonraki gidişimde mutlakadiyorum!

3.El Raval : Burası tam bir Paki cenneti.Yani göçmenlerin yaşadığı bölge.Resimli duvarları ve binaları fotoğraflamak, Botero’nun devasa kedi heykelini görmek için gezilebilir.Ayrıca bir de bu mahallede bulunan Barcelona Modern Sanat Müzesi’ni gezebilmeniz mümkün.

4.Barceloneta ve çevresi : Burası, şehir plajının ve 1992 yılındaki yaz olimpiyatları için yapılmış olan Port Olímpic’e ev sahipliği yapıyor.Kordon boyunca yürümeye değer.Kolomb’un heykelinin ordan Port Vell’e girmeyip sola doğru caddeyi yürümeye devam ederseniz uzunca bir yürüyüşten sonra buralara varırsınız ama bence kesin yürüyün! Dediğim gibi şehrin en büyük plajı burada bulunuyor ancak bence çok da temiz bir denize sahip değil.Yani mecbur değilseniz şehirden denize girmeye gerek yok kanımca.Çok istiyorsanız size biraz Costa Brava’dan bahsedeceğim zaten.Bu bölgede ünlü hayvanat bahçesi Zoo de Barcelona bulunmakta.Bunun dışında Parc de la Ciutadella denen heykellerle süslü güzel mi güzel park bulunmakta.Mutlaka yolunuzu düşürün hatta vaktiniz varsa çimlere yatıp kitabınızı okuyun derim.Benim burada havuzun ortasında yer alan ve orijinalini Mnac’ta görüp çok beğendiğim bir heykel var.Parktan şehir merkezi tarafına çıkan kapının hemen karşısında devasa zafer tagı bulunmakta.O yolu benim için de yürüyünüz mutlaka:) Bu bölümde unutmadan söyleyeyim; sahil kısmında bir de kocaman akvaryum bulunmakta.Ben en son oradayken giriş ücreti 18 euro idi ve şahsen es geçmiştim.İlginizi çekiyorsa eğer buyurun girin derim : Aquarium BCN

5.Montjuïc ve Poble Espanyol : Barcelona’nın en sevdiğim yerlerinden biri daha! Hem Montjuïc denilen bu güzel tepe hem de Poble Espanyol olarak adlandırılan ve Museu Nacional de Art de Catalunya nâm-ı diğer MNAC’ın bulunduğu yer.Bu şehri gerçekten yürüyerek gezmekte yarar var eğer vaktiniz varsa.Ancak öyle tadına varılıyor çünkü.Öncelikle Montjuïc’ten başlayalım.Burası bir tepe dediğim gibi ve buraya yürümeniz biraz zor tabii.Bu nedenle füniküler sistemi mevcut.Paral-lel metro istasyonundan aktarma yapıyor ve Funicular de Montjuïc’e geçiyorsunuz.Oradan da yeşillik parka varıyorsunuz.Buradan Fundació Joan Miro ve MNAC’a yürüyerek ulaşabilmeniz mümkün, yol üzerinde bir de Olimpiyat Stadyumu var.Ama ben öncelikle indiğiniz noktadan yolunuz şaşmasın diye size Castell de Montjuïc’ten bahsetmek istiyorum.Tam indiğiniz yerden teleferiğe binerek buraya ulaşmanız mümkün çünkü oldukça yüksekte bulunan bir kale.Ancak Barcelona’nın güzelliğini yukarıdan görmek için Tibidabo’dan sonra en güzel yer hatta belki de daha güzel çünkü Tibidabo, görüş açısı olarak çok fazla yukarıda ve uzakta kaldığı için sisten dolayı manzaranızı bozabiliyor.Bu arada unutmadan belirteyim teleferik yolculuğu biraz uzun sürüyor ve biz bir keresinde havada kalıp bekledik eğer benim gibi yükseklik korkunuz varsa bir kez daha düşünün binmeden ama o manzara için değer bence!

Geri döndükten sonra yürüyerek ağaçlı ve sakin yoldan Joan Miro müzesine varıyorsunuz.Burası oldukça büyük bir müze.Joan Miro’nun eserlerinin yanı sıra süreli sergilere de ev sahipliği yapmakta.Özellikle modern sanatı seviyorsanız görmelisiniz.

Müzeden sonra yolun sonunda mükemmel bir müzeye daha varacaksınız: MNAC. Burası Katalan Sanat Müzesi ve en eski çağlardan günümüze ve tarzına göre ayrılmış muazzam eserler barındıran olağanüstü güzellikte bir müze.Biz burada tam dört saat geçirdik ve inanılmaz keyif aldık.Hatta hemen yakınındaki bir başka müze olan Poble Espanyol ile ortak kombine bilet alarak iki müzeyi 15 euro ödeyerek gezdik.Mutlaka ikisini de görmelisiniz.

Poble Espanyol ise yine MNAC’a yürüyüş mesafesinde bir açık hava müzesi.Tüm İspanyol şehirlerinden örnek mahalleler inşa edilerek yaratılmış çok sevimli bir İspanyol Köyü.Ben gerçekten çok beğenmiştim.

MNAC’tan çıkınca o manzarada mutlaka dinlenin, tadını çıkarın.Hatta binanın tam önünde yol boyu havuzlar ve fıskiyeler bulunmakta, yazın akşamları belli saatlerde burada su ve ışık gösterileri yapılıyor ve tam bir piyasa alanı diyebilirim:) Birasını, çoluğunu çocuğunu kapan buraya gelip oturuyor.Hatta biz burda tripod kurmuş fotoğraf çekmekle uğraşırken bir Türk turiste rastlayıp sonrasında birlikte sohbet edip sangría içmiştik.Kendisi de genç bir gezgindi.Dönüşte yorulacağınız için yürüyen merdivenlerden inerek insanları takip edin ve iki kulenin bulunduğu yere ilerleyin; metro istasyonunu göreceksiniz.

6.Eixample ve Grácia : Zengin ve elit muhit.Bizim Nişantaşı veya Bağdat Caddesi diyebiliriz.Aslında düşününce kıyaslanamaz bile ama tarif etmek açısından söylenebilir.Çünkü burada bir kere tarihi binalar hala güzelliğini koruyor.Barcelona’nın hemen her yerinde bulunan geniş bulvarlarından bulunuyor.İnsanlar da en az semt kadar nezih.Cadde, Apple Store’la başlayıp Ferrari, Hugo Boss gibi lüks mağazalarla devam ediyor.Bu caddeye Passeig de Grácia adı veriliyor.Yani Katalanca ismi bu.Ben koca İspanya’da hiçbir Starbucks’a adımı doğru anlatamazken bir tek buradaki Starbucks’ta ‘İrem’ dediğimde doğru anlaşıldım ve üstüne üstlük ‘¿Eres turca?’ sorusuyla karşılaştım.Artık Türkler lükse çok düşkün olduğu için mi dersiniz yoksa semtin elitliğinden mi dersiniz orasını bilemem:)

Neyse…Nerede kalmıştık? Bu geniş ve uzun caddenin şüphesiz en önemli noktaları Gaudí evleri.Plaza Catalunya’dan yukarı doğru yürürken sol tarafta kalan Casa Batlló ve biraz ilerisinde sağ tarafta kalan Casa Mila veya diğer adıyla La Pedrera bulunuyor.Bu iki muazzam yapıyı mutlaka içerilerine girerek ziyaret edin derim.Kabul ediyorum biraz pahalı ama sonuçta gezmeye geldiniz siz! Ne kadar mı? Casa Batlló 16.5 euro, Casa Mila da 17 euro civarıydı sanırım.Ancak değer!


7.La Sagrada Família : Gaudí’nin gerçek bir dahi olduğunu düşündüren OLAĞANÜSTÜ yapı! Üç kez gezdim ve defalarca önünden geçtim, karşısındaki Subway’de defalarca sandviç yiyip yine karşısındaki Starbucks’ta her fırsatta kahve içtim ve her seferinde ayrı ayrı büyülendim! Hep fotoğrafladım, hep bakakaldım…Asla girmemek gibi bir hata yapmayın derim.Yani dışarıdan gördüğünüz sadece dörtte biri diyebilirim.İçerisi, yapısı, ışığı, mimarisi, renkleri, her şeyi mükemmel gerçekten.Saatlerce seyre dalabilirsiniz.Giriş yine 16 euro civarı ama mutlaka girin ve görün.Bir de ayrıca 4 euro daha öderseniz torre yani kulelelere de asansörle çıkabiliyorsunuz ancak çok fazla yüksekte ve ben yine çıkmış ama yine korkmuştum:)
Buraya nasıl ulaşacaksınız? Metroyla elbette.Mavi hat üzerindeki Sagrada Família istasyonunda inip hemen önüne çıkacaksınız.

8.Parc Güell : Gaudí’nin masal parkı burası! Benim ilk gidişlerimde giriş ücreti yoktu ve normal park gibiydi ancak geçen yıldan beri müze kapsamında ve giriş ücreti ödemeniz gerekiyor görebilmek için.Ben bunu da yaptım ve 8 euro ödeyerek girip dördüncü kez gezdim parkı! Nasıl gidiyorsunuz buraya? Biraz şehir dışında.O nedenle metro kullanın.Hatta metrodan indikten sonra da varsa eğer kalabalığı, yoksa tabelaları takip ederek uzunca bir tırmanıştan sonra ulaşacaksınız buraya.Neyseki yürüyen merdivenler arada imdadınıza yetişiyor.Metroda yeşil hatta Trinitat Nova yönündeki Vallcarca istasyonunda ineceksiniz.
9.Tibidabo : Defalarca Barcelona’ya gidip en sonunda gitmeyi başardığım yer burası.Şehrin en yüksek noktası.Yanlış hatırlamıyorsam 532 metre yükseklikte ve içerisinde bir adet kilise ile lunapark bulunmakta.Manzara inanılmaz gerçekten.Ama varış biraz meşakkatli.Ancak Barcelona’ya gidip de görmeden dönmek olmazmış açıkçası.Şöyle ki; Plaza Catalunya’da tam Café Zurich’in önünden(bu normal metro değil ona göre) bilet alarak ferrocarril dediğimiz banliyö trenine biniyorsunuz.Girişte bilet alıyorsunuz çünkü normal metro bileti olan T10 burada geçerli değil.Tibidabo’ya giden trene binip yaklaşık 25-30 dakikalık bir yolculuktan sonra şehir dışına geliyorsunuz.Buradan mavi tramvaya binip fünikülere uğraşıyorsunuz.Evet yetmiyor bir de fünikülere binip bayağı uzunca tırmanıyorsunuz ve sonunda Tibidabo tepesindesiniz! Hemen girişte mirador denen bir kule var sizi tepeye çıkarıyor 2 euro karşılığında ve manzarayı biraz daha yüksekten görüyorsunuz.Bir de bahsettiğim gibi lunapark ve kilise var.Lunaparka girmemiştik ama gayet güzel görünüyordu.Özellikle tepede olması inanılmaz.
10.Camp Nou : Söz konusu Barcelona olmasına rağmen futbola karşı hiçbir ilgim olmadığı için hiçbir gidişimde burayı gezmedim.Zaten bomboş stadyumu gezmek çok anlamsız maç izlemedikten sonra.Bir tek müzeyi, kupaları falan görme şansınız oluyor belki ama beni çok da ilgilendirmediği için bir şey diyemeyeceğim:) Genelde buraya gidip gezmeyen Türk yok hatta ilk buraya gidiyor çoğu, defalarca soran oldu çünkü:) Yine de görmek isterseniz metroyla gideceksiniz.Buraya yakın tam üç tane metro istasyonu bulunuyor.Birini tercih edeceksiniz.(Palau Reial,María Cristina ve Les Corts) Yanlış hatırlamıyorsam yalnızca gezmek için 19 euro ödemeniz gerekiyor.
Barcelona’da Yeme-İçme :

Pek uzun bir konu aslında bu.Ben çok yemek seçen biri olduğum için yine de bahsedeceklerim kısıtlı olabilir.Ama kötü yer sevmem o yüzden güzel şeylerden bahsedeceğim:) İster gidin ister gitmeyin ama not edin derim.
1.Ciudad Condal : Burası meşhur ve tarihi bir tapas bar.İspanya’da tapas dediğimiz meze çok meşhur olduğu için ve burası da tarihi bir yer olduğu için gidip tapas deneyimlemekte yarar var.Rambla de Catalunya’da bulunuyor yani Plaza Catalunya’da Apple Store tarafından değil diğer Habitat tarafından yukarı doğru yürüyecek ve o yol üzerinde göreceksiniz.Atlarsanız da sorun, gösterirler.Bu şehirde alkollü içecekler çok ucuz gerçekten, bol bol için sakın kola içmeyin! 🙂
2.Urban Grill Barcelona : Ben İspanya’daki en mükemmel ve dişime uygun tapasları burda yedim! Nasıl güzeldi anlatamam size! Urquinoana Meydanına giderken solda kalıyor ve burada mutlaka nachos ve patatas bravas yiyin, mutlaka!
3.Cervecería Canarías : Plaça Reial’de bulunan bu birahane dediğimiz yer bence İspanya’daki en iyi patatas bravası yapan yer.Yediğim en mükemmel sos buradaydı.Daha önce La Rambla konusunda bahsettiğim bu Nevizade’yi andıran meydana gelip de sol tarafta konuşlanmış olan Canarías’a oturup birer jarra ve ortaya patatas bravas söyleyin doyamayacak bir tane daha sipariş edeceksiniz.Ama çok geç saatlerde gitmeyin, aşçısı evine gidiyor ve bazen bulamayabiliyorsunuz.
4.Bar Tomás : Katalan bir arkadaşım !Bar Tomás’a gitmediysen en iyi patatas bravası yedim diyemezsin’ demişti ve bunun üzerine şehir dışında olmasına rağmen patatas bravas uğruna gittik buraya ancak sonu hüsrandı.Gittiğimizde 1 Ağustos’tu ve Avrupa’da ağustos tatil ayı olduğu için kapıda yazan notu okuyunca barın eylülde açılacağını öğrencik.İkinci gidişimde ise siestada oldukları için kapalıydı ama bu kez bekledim açılana kadar:) Saar 16:00 ila 18:00 arası gitmeyin o nedenle:) Eh bu kadar bahsettim elbette bira ve patatas bravas söyleyeceksiniz ama adam başı birer porsiyon olarak isteyin çünkü çok minik.Adam beni baştan uyarmıştı hatta şaşkınlıkla:) Nasıl gideceksiniz? Daha önce Tibidabo’ya gidişte anlattığım gibi Café Zurich’in önünden ferrocarrile binecek ve Sárria istasyonunda inip biraz yürüyeceksiniz.Ancak burada Gmaps açın derim:)

5.Bar Monterrey : Bar Tomás’ın birkaç dükkan yukarısında sağ tarafta bulunan Bar Monterrey tam lokal bir bar.Çok tatlı amcalar var genelde yaş ortalaması da yüksek.Ama sohbetlerine kulak vermek ve o ortamda bulunmak çok keyifli.Eğer etseverseniz yumurtalı hamburgerini mutlaka deneyin.Yanında bir de Estrella Damm söylediniz mi tamamdır!
6.La Malandrina : Angus cenneti:) Etseverlere duyrulur! Hayatımın en güzel etini yedim burada.Sahipleri Uruguaylı ve çok köhne ve bir o kadar da minik bir dükkan.Yazın sıra beklerken kışın tek başınıza yemek yiyorsunuz.Porsiyonları devasa.Çok ama çok aç gitmeniz lazım.Yanında üç çeşit patates sunuyorlar ve hepsi fırınlanmış.Kremalısı da var baharatlısı da sadesi de.Eğer isterseniz kızarmış olarak da geliyor.Çok pişmiş et seviyorsanız sipariş verirken mutlaka ‘muy bien cocido’ diyin yoksa kanlı et gelebilir.Seviyorsanız ne ala tabii.Fiyatlar da inanılmaz makul.Bir porsiyon (ama devasa porsiyon) et 8 euro sadece.Yanında iki de bira içseniz 10 euro ödeyip çıkarsınız yani.Ha bir de ‘vacío’ sipariş edeceksiniz.Nerede peki bu güzel mekan? Metroyla sarı hattaki Barceloneta istasyonuna gideceksiniz.İnince tabii biraz yürümeniz gerekiyor.
Adres şöyle :
Carrer de L’Almirall Cervera, 508003 Barselona

7.Kiosko Burger : Yine La Malandrina’nın bulunduğu Barceloneta’da mevcut olan muazzam hamburgerci burası.Mutlaka ama mutlaka uğrayın ve ister tavuk ister et burger yiyin ama yiyin.Yanında da Moritz bira için:) Sipariş kısmı biraz ilginç; sıraya girip birer mönüyü andıran formları alıyorsunuz ve neyden kaç adet istediğinizi işaretleyip kasaya veriyor ve ödemeyi yapıyorsunuz.İçeceğinizi hemen kasada veriyor ve gidip oturuyorsunuz.Siparişleriniz sonra size ulaşıyor.Sistem biraz ilginç.İngilizce formu yoktu diye hatırlıyorum o nedenle İspanyolca bilmekte ya da sözlük bulundurmakta yarar var.Hangi burgerin içinde ne olduğu parantez içinde yazıyor çünkü.
Adres şöyle :
Avinguda del Marquès de l’Argentera, 108003 Barselona 8.Fresc&Co : Ucuza açık büfe yemek yemek için ideal bir yer.Çorba çeşitleri de oluyor.Ben uzun kaldığım dönem mecburen gitmiştim.Çok kötü değil ama mükemmel de diyemem.Ancak uzun kalırsanız aklınızda bulunsun.Birden fazla şubesi mevcut.Benim aklıma gelenlerin biri Maremagnum’un içinde diğeri de La Rambla’da bir sokakta. 9.Taller de Tapas : Burası da bir tapas bar.Güzel mezeleri var gerçekten ve La Rambla üzerinde de bir şubesi mevcut.Gidip denemenizde yarar var. 10.Subway : Tapas kültüründen bıkıp sandviç yemek isterseniz illa ki gidersiniz buraya:) Adım başı her yerde mevcut.Tam bir turist mekanı.Hem ucuz hem pratik denen cinsten.Zaten bilirsiniz Subway’i mutlaka.Yalnızca Türkiye’de çok yaygın değil ama Avrupa’da durum farklı.



* Gece 00:00’dan sonra metro çalışmıyor, Nitebus dediğimiz gece otobüsleri var. * Plaza Catalunya’daki metro girişinde yabancı turistler için polis bulunuyor.Biz cüzdan çaldırınca ziyaret etmiştik. * Apple Store’un iki bina ilerisinde numara 7’de Türk Konsolosluğu bulunuyor, mis gibi Türk kahvesi kokuyor; bilginize. * Metroya binmek için 10 basımlık T10 kartlarından almanız gerekiyor.Ücreti 9.80 euro idi.Birden fazla kişi aynı anda kullanabiliyorsunuz. * Metroda ve sokakta çok ama çok dikkatli olun; ciddi anlamdahırsızlık var.Benim başıma bir şey gelmedi ancak birkaç yakınımın başına geldi o yüzden çok eminim anlamadan gider her şeyiniz. * Pazar günleri neredeyse tüm mağazalar kapalı oluyor; Carrefour dahil. * İçme suyunuzu büfelerden değil süpermarketlerden alın ve kazıklanmayın. * Büyük marketlerde ne yazık ki içecekler buzdolabından satılmıyor. * Nerdeyse her yere metroyla ulaşım mümkün ancak bazı hatlar arasında yürüme mesafesi inanılmaz uzun olabiliyor. * Alkol çok fazla ucuz.Bol bol için! 🙂 * Bisiklet ve motosiklet kullanımı çok yaygın; gidince bir tane de siz kiralayın. * Maalesef çok ama çok fazla Türk turist var.En çok da duyduğunuz yüksek sesli küfürlerden anlıyorsunuz:) * Öğrenci veya öğretmen kartınız varsa mutlaka yanınızda bulundurun ve müze girişlerinde muhakkak gösterin. * Paella, tapas ve churro yemeden; cava, sangría ve Estrella Damm içmeden dönmeyin. * La Rambla üzerindeki dondurmacılardan mutlaka dondurma yiyin; özellikle Ferrero Rocher aromalısından mutlaka alın! * Deri sandalet ve yelpaze alın. * Yazın gidiyorsanız eğer mutlaka güneşten koruyucu krem sürüp öyle dolaşın. * Siesta saatlerini unutmayın! * Çantanız hep önünüzde, pasaportunuz da en güvenilir yerde olsun.Bir de bütün paranızı aynı yerde taşımayın; bölün bölüştürün benden size tavsiye. * Şehri gezmeye başlamadan önce Tourist Information’dan bir şehir ve metro ağı haritası edinin mutlaka. İyi gezmeler!

This is great Irem, thanks a lot.1
You’re welcome Aisha, i hope you’ll have a nice vacation there:)