Her gün her dakika şikayet ettiğimiz bu şehr-i İstanbul’da sanat adına güzel şeyler de olmuyor değil. Çok uzatmadan kısa ve öz değineceğim bugün karşıma çıkan sanat alanlarına. Hepimizin bildiği çok sevgili Tünel-Galata-Karaköy civarında sanatlı hava sahası oldukça fazla. Bunların başında da cânım güzelim SALT Beyoğlu ve SALT Galata, Arter -ki kendisinin sloganı ‘sanat için alan’dır-, iyi ki var dediğim Pera Müzesi, zaman zaman beni kendine çeken Borusan Müzikevi, Milk Galeri, İstanbul Modern ve belki de hatırıma gelmeyen daha niceleri geliyor. Ben şimdi biraz Arter’deki ve çokça da SALT Galata’daki enfes sergiden bahsedeceğim.

Çağdaş sanat? Farklı yorum ve tanımlamalara gebe kesinlikle. Lakin salt yeteneğe dayanmadığı kesin. Hayatı algılayışın somut olarak yansıması belki de. Bir uğraşın, bir bakış açısının farklı nesnelerde can buluşu. Bu gördüğünüz de bir sanat eseri; Bernini’nin enfes kıvrımları ve gerçekmiş hissi uyandıran heykelleri yok karşınızda ancak bir tasvir yansıması. Özgürlüğü korumayı görev edinen sivri çubuklar (mimari yapılarda kullanılır; manidar) ve dışarıdan özgürlüğü seyreden bir grup. Çokça algı yaratmak mümkün seyircide. Bosnalı sanatçılara saygıyla…
BİM BAM BOM ÇARPINCA KALP :
Bu sergi, Saraybosnalı sanatçı Šejla Kamerić’teki Bosna Savaşından kalma etkilerin çeşitli görsellerde hayat bulmuş hali. Arter‘in İstiklal’e bakan vitrinini süsleyen ‘Liberty’ adlı en göze çarpan eseriyle merhaba diyen serginin bir diğer ilgi çekici eseri de hemen onun arkasında oturmakta olan dev oyuncak ayı. İkinci el palto ve kürklerden oluşturulmuş oyuncak ayıya seyirciden ilgi oldukça fazla. Hatta çoğu insan hemen girişteki iki eseri fotoğraflayıp oradan uzaklaşıyor.
Giriş katı ile 1.ve 2.katlar olmak üzere üç kata ayrılmış sergide sanatçının oldukça ilgi çekici videoları, dia gösterileri (kendisine ba-yı-lı-yo-rum! üniversitedeyken aldığım sanat tarihi dersini anlatan hocamız Feyza Aksu-kulakları çınlasın-‘Donatello Usta, Michelangelo Usta’ diye haykırarak aşkla anlatırdı derslerini dia gösterileri ve medresenin rutubet kokan duvarları eşliğinde) ve kullanılmış eşyalardan oluşturduğu eserleri ile savaşın gerçek hayata dokunduğu o ince çizgideki yansımaları dikkat çekiciydi.
Hemen girişteki sergi broşürünü alıp, okuyarak ilerle derim. Zira 28 Şubat’a kadar vaktin var.

SABİHA RÜŞTÜ BOZCALI :
Bugün bu sergiyle birlikte çok ama çok geç tanıdığıma çok üzüldüğüm bir insanla karşılaştım : Sabiha Rüştü Bozcalı.
Kendisi ilk Türk kadın ressam ve illüstratör aynı zamanda endüstride resmi Türkiye’de ilk kullanan kişi. Birçok ansiklopedide tasvir amaçlı kullanılan öğeyi ve kapağı resmeden kişi. Yurtdışındaki yoğun eğitim hayatı, çalışkan ve üretken yapısıyla dikkat çeken bir sanatçı. Özellikle de Türkiye’de 1903 doğumlu olup böyle bir süreçten geçen bir kadın olarak önünde saygıyla eğiliyorum.

Fondaki döneme ait ezgilerin dikkat çekti naif müzik eşliğinde aile hatıraları, mektuplar, çeşitli ülkelerden gelen davetler, faturalar ve eski fotoğraflarla birlikte dönem dönem geliştirdiği; aynı ölçüde de değiştirdiği çizimleriyle, otobiyografisinden kesitleriyle muhteşem bir hayat hikayesine tanık oluyorsun.
‘Güzel insanlar da var memleketimde az da olsa’ diye içini çekip tebessüm ediyorsun. Sarı saman kağıtlarındaki model eskizlerine; üzerlerine beyaz kalem ile işlediği ışığa hayran kalıyor öte yandan da sulu boya eserlerine gıpta ediyorsun. Serginin sonlarına doğru şöyle bir dönüp arkana bakıyorsun ve iyi ki koleksiyoner bir ruhum var diyorsun. En azından ben dedim ve sakladığım her zerre için mutlu oldum! Kimileri saçma bulsa da izlemesi, anılanması keyifli ben gibiler için.

Tarihin içinden, ülkenden ‘güzel bir insan’ ile tanışmak istiyorsan SALT Galata‘nın kapıları 28 Şubat’a kadar sana açık.
SONSÖZ :
Sanat ehlileştirir, düşündürür, anlatır, sorar, yorumlar, başka bir gözle bakar ve güzelleştirir. Sanat ruha iyi gelir. Sanat bu ve bunun gibi ülkelerde en büyük İHTİYAÇlardan biridir.